8. Hukuk Dairesi 2016/1846 E. , 2019/2980 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptal Ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, TMK"nin 713/2. fıkrasında açıklanan tapu kütüğünde maliki kim olduğu anlaşılamayan hukuki sebebine dayalı olarak dava konusu 330 ada 34 parsel sayılı taşınmazın davalı “ ... Mirasçıları” ve “ ... Mirasçıları” adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “...her ne kadar dava konusu Yaylacık Mahallesinde kain 330 ada, 34 parsel sayılı taşınmazdaki 42880/213346 hisse ... mirasçıları adına, 53014/213346 hisse ... mirasçıları adına kayıtlı gözüküyor ise de; bu isimde kişilerin bulunmadığı, taşınmazın diğer hisselerinin davacılar adına kayıtlı olduğu, tapuda malik olarak görülen ... mirasçıları ve ... mirasçılarını tanıyan ve bilen bir kişinin olmadığı dava konusu taşınmazda hak iddia eden başka bir kişinin bulunmadığı, dava konusu taşınmazdaki davacıların zilyetliğinin malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız olduğu, gerekli ilanların yaptırıldığı, ... mirasçıları ve ... mirasçılarının gaip kişi olmayıp tapu kütüğünden kim olduğunun anlaşılamaması hali mevcut olduğu, TMK 713/2 maddesindeki yasal şartların oluştuğu...” gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dava konusu taşınmazlarda malik olarak gösterilen ... mirasçıları ile ... mirasçıları’nın TMK"nin 713/2. fıkrasında yer alan; “...maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan...” hukuki sebebine dayalı olarak TMK"nin 713/1 ve 2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK"nin 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK"nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
Somut olaya gelince; dava konusu 330 ada 34 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydı ve tapulama tutanağının incelenmesinde, “ ... (Mirasçıları)” ve “ ... (Mirasçıları)” adlarına 16.06.1954 tarihinde tespit edildiği ve itiraz edilmeksizin 15.11.1954 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaza ilişkin tapulama tutanağına göre, taşınmazın dayanak tapu kayıtlarına istinaden tespit malikleri adına yazıldığı, malik ...’ın 1953 yılında ve ...’in ise 1932 yılında öldüğü anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; tapu kaydı ve tapulama tutanağındaki açıklamalara göre kayıt maliklerinin kim olduğuna yarar bilgilerin tapu kütüğünde mevcut olduğu ve bilinen kişi olup, maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonunda yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt malikinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı ... Müdürlüğünün temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 388/4. ve HUMK"un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi