3. Hukuk Dairesi 2016/3521 E. , 2017/13840 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murise ait vasiyetnamenin kanuni şartları taşımadığını, murisin altı yıldır yatalak olduğunu, temyiz kudretinden yoksun olduğunu, vasiyetname düzenlemesine gerektirir bir durum olmadığını, yaşlı ve hasta olmasından faydalanıldığını, murisin vasiyetname konusu taşınmazdan başka üzerine kayıtlı bir malvarlığı bulunmadığını, vasiyetnamenin bu haliyle kabulü durumunda davacıları ve diğer mirasçılarının miras haklarının zedeleneceğini belirterek, vasiyetnamenin iptalinine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı; vasiyetnamenin şekil şartlarını taşıdığını, davalının murisin bakımıyla ilgilendiğini, vasiyetname düzenlenirken murisin akıl sağlığının yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin yapıldığı tarihi de kapsayan ve vasiyetçinin akli dengesinin yerinde olduğuna ve vasiyetname düzenleyebileceğine dair sağlık raporunun vasiyetin ekinde olduğu, vasiyetnamenin tüm geçerlilik şartlarına haiz olduğu, vasiyet düzenleyen 6 yıl yatalak kalmış ve bu süreçte kendisiyle sadece vasiyet alacaklısı davalının ilgilenmiş olduğu ve vasiyete konu teşkil eden taşınmazların değerinin çok yüksek olmayıp vasiyet alacağıyla da örtüşmüş olması hasebiyle vasiyet edence bilinçli olarak yapılmış olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme ve değerlendirme ve ayırtedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim, Medeni Kanununn "fiil ehliyetine sahip olan kimse kendi fiilleriyle ha
edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9.madde hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış; 10.maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, 13.maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca; ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunun 15.maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmama nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımdan doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin eksiksiz getirilmesi zorunludur.
Bunun yanında, her ne kadar, HMK.nun 282.maddesinde belirtildiği gibi bilirkişilerin "rey ve mütealası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, akıl zayıflığı gibi psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle .....Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanununun 409/2 maddesi akıl hastalığı ve akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.
Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.
Somut olayda muris 1926 doğumlu olup, vasiyet tarihindeki yaşı da dikkate alınıp, vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda delillerin toplanarak, ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin getirtilerek .... Kurumundan rapor alınıp, davacı tarafın iddiaları değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Ayrıca somut olayda; davacıların dilekçelerinde saklı paylarının ihlal edildiğini belirtmiş olmalarının tenkis talebini içerdiği de dikkate alınarak, vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapıldığı yönündeki iddiayı, bu iddia kabul görmediği takdirde ise tenkis iddiasını usulünce incelenmek ve sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
O halde mahkemece öncelikle yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle vasiyetnamenin iptali talebi incelenmesinin yapılması, sonucuna göre de tenkis hükümlerine göre inceleme yapılarak murisin ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan TMK"nun tenkise ilişkin hükümleri uyarınca davacıların saklı payları incelenerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına HUMK 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.