Esas No: 2020/5340
Karar No: 2022/2391
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5340 Esas 2022/2391 Karar Sayılı İlamı
Özet:
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi, bir anonim şirketin davalı banka ile türev işlemler sözleşmesi yapması sonucu ortaya çıkan uyuşmazlıkta davacının taleplerini kabul etmeyerek davanın reddine karar vermiştir. Davacının itirazı üzerine yapılan istinaf başvurusu da reddedilmiş ve bu karar da Yargıtay tarafından onanmıştır. İşlem yapılan kanun maddeleri ise şöyledir:
- Türk Borçlar Kanunu'nun 20-21. maddeleri (Genel İşlem Koşulları)
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/b-1 ve 370/1. maddeleri (İstinaf başvurularının esastan reddi ve kararın onanması)
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 372. maddesi (Duruşma dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi ve temyiz ilam harcı)
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.12.2017 tarih ve 2014/207 E- 2017/1495 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 20.02.2020 tarih ve 2018/1208 E- 2020/227 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı banka ile türev işlemler sözleşmesi yaptıklarını, müvekkilinin opsiyon işleminin yapısı ve riskleri konusunda davalı tarafça eksik ve yanlış bilgilendirildiğini ileri sürerek, sözleşmenin irade sakatlığı halleri sebebiyle iptaline karar verilmesini, bu hallerden herhangi biri sebebiyle iptal kararı verilmemesi halinde müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, yargılama esnasında icra tehdidi altında ödenen paranın istirdatına karar verilmesini, bu taleplerinin de kabul edilmemesi halinde gabin sebebiyle sebebiyle sözleşmenin feshini ve sözleşmedeki orantısızlıkların giderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, taraflar arasında imzalanan tezgah üstü türev işlemler sözleşmesinin çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu, dava konusu işlemlerin bu çerçeve sözleşmeye dayanarak imzalanan işlem teyit formlarıyla gerçekleştirildiği, davacının bir anonim şirket olduğu, risk faktörü yüksek türev işlemleri yapma konusunda karara ulaşmadan önce bu tür işlemlerdeki risk faktörünü değerlendirmesi, ticari hayatta sıradan yatırım araçlarına göre daha fazla kazanç getiren işlemlerin sıradan yatırımlara göre bünyesinde daha fazla risk barındırdığını bilmesi gerektiği, halka açık bir sermaye şirketi olan davacının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, dava konusu işlemler konusunda sadece banka görevlileri ile yaptığı görüşmelerle yetinmemesi, benzer işlemler yönünden yapılan uygulamaları değerlendirmesi gerektiği, davacı şirketin mali yapısı ve organizasyon gücü dikkate alındığında mali müşavirlerden ve/veya konunun uzmanı hukukçulardan müşavirlik hizmeti almasının mümkün bulunduğu, sıfatı itibariyle benzer işlemlerde hataya düşürüldüğü, kandırıldığı yönünde iddialarda bulunmasının mümkün olmadığı, kaldı ki yapılan bilirkişi incelemelerinde tespit edilen ses kayıtlarına, e-mail yazışmalarına göre davacının banka tarafından kandırıldığı, hataya düşürüldüğü, yanlış yönlendirildiği konularında herhangi bir bulguya da rastlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, Türev İşlemler Sözleşmesinin bir çerçeve sözleşmesi niteliğinde olduğu, genel işlem koşulları içerdiği, dava konusu işlemlere esas teşkil eden hususların ise çerçeve sözleşmeye dayanarak imzalanan ve opsiyon işlem teyit formu başlığı taşıyan formlarda düzenlenmiş olduğu, bu formların bireysel sözleşme niteliği taşıdığı, o halde davacının TBK 20-21 m. uyarınca genel işlem koşullarının yazılmamış sayılmasına yönelik talebinin bireysel sözleşme niteliğindeki İşlem Teyit Formları yönünden dikkate alınmayacağı, Türev İşlemler Sözleşmesine ilişkin olarak ise davacının hangi genel işlem koşulunun menfaatine aykırı olduğunu belirtmediği, davacının sözleşmenin bütününe yönelik soyut nitelikteki iddiasına itibar edilmediği, halka açık bir anonim şirket olan davacı şirketin, basiretli davranması, böyle bir sözleşmeyi imzalamadan ve işlemleri yapmadan önce sözleşme içeriğini bilmesi, gerekli araştırmaları yapması, riskleri öğrenmesi ve öngörmesi gerekmekte olup, davalı banka tarafından aldatıldığı, yanıltıldığı veya tecrübesizliğinden yararlanıldığı yönündeki iddiaları inandırıcı bulunmadığı, taraflar arasında geçen telefon görüşmelerinin incelenmesi sonucu davacı temsilcisinin yapılan opsiyon sözleşmesi ile ilgili gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olduğunun, ayrıca yıllık 20 -22 milyon TL veya USD civarında işlemleri kapsayacak şekilde limit dahilinde işlem yapabilme düşüncesinde olduğunun, yine davalının davacıya yönelik aldatma, yanıltma ve gabin gibi bir durumun hasıl olduğuna dair kanaate varılmadığı, görüşmenin başlarında tarafların karşılıklı olarak muhtelif vadelerdeki sözleşmeler konusunda mutabakat sağlandıktan sonra bu sözleşmelerin toplam tutarının 7.000.000 USD ettiğini bu rakamı iki tarafın da telaffuz ederek teyit ettiklerinin, her biri 1 milyon USD'lik 7 sözleşme üzerinde mutabakat sağlandığının tespit edildiği, davacının iddialarının ispatı için tanık beyanının yeterli olmayacağı ve davanın tarafı olmayan kişilerin (davalı banka yetkilisi olmayan şahısların) isticvabının da mümkün olmayacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 24/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.