1. Hukuk Dairesi 2019/5067 E. , 2020/241 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde bedel, mümkün olmadığı halde de tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ..."in ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki payını 1979 yılında davalılara temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazları satmasını gerektirir ihtiyacı olmadığını, devirlerin mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı taktirde miras payı oranında bedelin tahsiline, bunun da mümkün olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılmış bir temlik olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 22.11.1979 tarih ve ... yevmiye numaralı resmi senet ile ... parsel sayılı taşınmazın 26/64 payını oğlu ...’e, 13/64 payını oğlu ...’a; 813 ve ... parsel sayılı taşınmazlarının 2/3 paylarını oğlu ...’e, 1/3 paylarını ise oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ...’in 22.11.1979 tarih ve ... yevmiye numaralı resmi senet ile ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kardeşi ...’ya satış suretiyle devrettiği, mirasbırakanın 16.10.1995 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ...’nın kaldığı, dava konusu taşınmazların yargılama devam ederken dava dışı 3. kişilere temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, dava konusu taşınmazların öncesinde mirasbırakan ...’a ait olduğu anlaşılmakla; mahkemece yukarıdaki ilkeler uyarınca işin esasının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.