4. Ceza Dairesi 2020/31898 E. , 2021/7342 K.
"İçtihat Metni"Hakaret suçundan suça sürüklenen çocuk ... Aycan hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/11/2019 tarihli ve 2019/691 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bitlis Sulh Ceza Hâkimliği"nin 20/01/2020 tarihli ve 2020/126 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcısı"nın, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet Savcısı"nın soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Her ne kadar Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığı"nca suça sürüklenen çocuğun suçlamayı kabul etmediği, asıl müştekinin hakarette bulunduğu, olaya ilişkin tarafsız tanık beyanı ile müşteki beyanının çeliştiği ve tarafsız tanık beyanı yokluğu da nazara alındığında soyut iddialardan başka suça sürüklenen çocuk hakkında müsnet suçu işlediğini gösterir ve hakkında kamu davasını açmayı gerektirir her türlü şüpheden uzak yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise de, somut olayda 31/08/2019 tarihinde suça sürüklenen çocuğun müştekiye karşı "" senin gibi polisi s..kerim, şerefsizler"" şeklinde hakaret ettiği, suça sürüklenen çocuğun kardeşi olduğu anlaşılan ..."ın anılan tarihte kollukta kardeşi aleyhine olacak şekilde "" ... de o şahsa hitaben küfürler etti"", yine suça sürüklenen çocuğun arkadaşı olduğu bilinen ..."in aynı tarihte kollukta arkadaşı hakkında ""sonrasında arkadaşım ... de o şahsa hitaben küfürler etti"" şeklindeki beyanlar nazara alındığında, müştekiye karşı hakaret eylemi gerçekleştirdiği iddialarının dinlenilen tanıklar tarafından da doğrulanması karşısında, şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin delillerin takdir ve değerlendirmesinin mahkemesince incelenmesi gerektiği gözetilmeksizin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanun"un “Cumhuriyet Savcısı"nın kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;
“(3)Sulh Ceza Hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O Yer Cumhuriyet Başsavcılığı"ndan talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet Savcısı"na gönderir. Cumhuriyet Savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4)Sulh Ceza Hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
Şüphe bir olay hakkında duyulan kuşku ve belirsizlik duygusudur. Şüphe kavramının, ceza muhakemesi açısından yeri çok önemlidir. Birçok ceza muhakemesi kurumunun temelinde, şüphe olgusu yatmaktadır. Şüphe kavramının dereceleri ile maddi gerçeğin ne olduğu hususunda belirsizliğin aşamaları belirtilmektedir. CMK’da ise şüphe kavramının şüphe (basit şüphe), makul şüphe, yeterli şüphe ve kuvvetli şüphe gibi derecelerine yer verildiğini görmekteyiz. Bu derecelendirilmiş şüphe kavramları, delillerin ortaya çıkardığı kavramlardır. Deliller şüpheyi kuvvetlendirecek ya da zayıflatacaktır. Kesin matematiksel ölçütler taşımayan bu durum, her olayın özelliğine göre değerlendirilecektir. Yapılan her muhakeme bir şüpheyi yenmektedir. CMK"nın 170/2. maddesinde iddianame tanzimi için soruşturma dosyası kapsamında toplanan delillerden şüphelinin itham edilen suçu işlediği yönünde yeterli şüpheye ulaşılması durumunu aramıştır. Yeterli şüphenin oluşması için bunu haklı gösterecek delil, emare ve olgulara ihtiyaç duyulacaktır. Her suç bakımından, o suçla itham edilen suçlu arasındaki bağ olan delillerin yeterli şüpheyi oluşturup oluşturmadığı ayrı ayrı değerlendirilecektir. (Nurullah Kunter, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Fakülteler Matbaası, 1978, Feridun Yenisey, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku Hazırlık Soruşturması ve Polis, İstanbul, Beta Basım, 1987. - 1.Bası, Erdener Yurtcan, Ceza Avukatının El Kitabı, İstanbul, Beta Basım, 2009. - 9.Bası)
İncelenen dosyada, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgileri olduğu anlaşılan tanıklar ... ve ..."in beyanlarında suça sürüklenen çocuk ... "ın müşteki ..."a küfür ettiğini beyan etmeleri karşısında; CMK"nın 170/2. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuk hakkında hakaret suçunun işlendiği hususunda iddianame düzenlenebilmesi için yeterli şüphe oluştuğu açıktır. Suça sürüklenen çocuğun eyleminin sübut bulup bulmadığı hususu, tüm kanıtların, mahkemece birlikte tartışılıp değerlendirilmesi sonucu belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalara göre, suça sürüklenen çocuk hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bu karara itiraz sonucunda verilen itirazın reddine dair mercii kararı hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-Bitlis Sulh Ceza Hakimliği"nin 20/01/2020 tarihli ve 2020/126 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 03/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.