23. Hukuk Dairesi 2012/4880 E. , 2012/7183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ...."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R -
Davacı vekili, davalı ile aralarında 20.04.2011 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşmede tapuya şerh vermeye dair hüküm bulunmadığını, ancak, davalı arsa sahibinin devir ve temlik yetkisini içeren vekaletnameyi müteahhidin belirleyeceği kişiye vereceğine dair hüküm bulunduğunu, davalının dava dışı oğlu...’ya aynı tarihte vekalet verdiğini...’nın da 03.06.2011 tarihinde yüklenicilere vekalet verdiğini, davalının ise aynı gün oğlu...’yı vekillikten azlettiğini ileri sürerek, sözleşmenin tapuya şerhine ve arsanın davacıya teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili ıslahla, müvekkiline sözleşmeye uygun şekilde yetki ve vekalet verilmesine, bunlara karar verilmemesi halinde ise 100.000,00 TL müspet zararının temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı tarafın azledildiğine dair evrak bulunmadığı, masrafa dair belge sunulmadığı, taşınmaz kaydında sözleşme ile ilgili şerhin bulunmadığı gerekçesiyle, kısa kararla davanın reddine karar verilmiş, gerekçeli kararda ise hüküm sonucu belirtilmemiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- 6100 sayılı HMK’nın hükmün kapsamına ilişkin 297/1 maddesi, “Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar” hükmünü içerdiği gibi, bu maddenin 297/1-ç maddesi ‘hüküm sonucu’ ne ise onun gerekçeli kararda yazılması gerektiğini emretmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise; “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Bunun yanında, HMUK’nın 388/1-4 ve 388/2 maddeleri de HMK’nın anılan düzenlemeleri ile paralel hükümler içermektedir.
Somut olayda, mahalli mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 27.03.2012 tarihli oturumda verilen kısa kararla davanın reddine karar verilmiş, gerekçeli kararda ise hüküm sonucuna değinilmemiştir. Yani davanın sonunda verilen hüküm sonucu belirli değildir.
Bu durumda, mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1992/7 esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar ve hüküm oluşturulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 no"lu bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, 2 no"lu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.