Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava; ikrah (tehdit) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; paylı mülkiyete tabi, kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulu olmayan, üzerinde motel olarak işletilen yapı bulunan, 31261 m2"lik, tarla vasıflı, 1520 parsel sayılı taşınmazda, davacı 386370/33264000 pay maliki iken 128790/33264000 payın, 22/09/1994 tarihinde satış yoluyla, taşınmazda paydaş olan davalıya temlik edildiği, taşınmazın 17/09/2009 tarihinde 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması sonucunda arsa vasıflı, 765.72 m²"lik 105 ada, 5 parsele dönüştüğü, anılan imar parselinde 563/2400 payın davacı, 563/2400 payın davalı adına kayıtlandığı, dava dışı paydaşların da bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı dava dilekçesinde; maliki bulunduğu paydan 128790/33264000 payı, davalının tehdit ve baskısı sonucu, tapuda satış gibi göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bedelsiz devir yapıldığını, temlikten sonra da davalı ve adamlarının tehditlerinin devam edegeldiğini, Bodrum Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2006/277 Esas sayılı dava dosyasının 10/10/2006 tarihli celsesinde davacı O. K."ın tutuklu yargılandığını öğrenmekle eldeki davayı açtığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, mahkemece, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasının hak düşürücü süreye tabi olduğu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 39. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31. maddesi ) öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, tehdidin devam ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece de kabul edildiği üzere, eldeki davada ikrah hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 38. (818 sayılı BK"nun 30.) maddesinde belirtildiği üzere ikrahtan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya malvarlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile fesedilebileceği gibi, def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim açılacak bir aynî istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası); bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Somut olayda dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle tanık anlatımlarından; davaya konu taşınmazda yer alan " V.Otelin " davacı tarafından işletildiği, otelin babaları C. tarafından yaptırıldığı,babalarının ölümü üzerine payının davacı ve annesine intikal ettiği, yurt dışında çalışan ve otelin yapımına katkıda bulunduğu iddiası ile hak talep eden amcaları O.V."ın davalı aracılığıyla pay devrinin yapılmasını istediği, daha sonra O.V."ın davalıya, arazinin kendisine ait olduğunu bildirerek açık senet verdiği, davalının da 1993-1994 yıllarında silahlı adamlarını göndererek O.V.ın payını satın aldığı, payın devrini istediği, pay karşılığında otelde hak iddia ettiği, 3 yıl otele adamları ve ailesi ile gelerek günlerce yiyip içtiği, müşterileri kaçırmak için olay çıkardıklarını, "..oteli güzellikle devredin yoksa bizim yollarımız var diye tehdit ettikleri" davalının davacı hakkında PKK örgütünden olduğu, otelde örgüt üyelerinin kaldığı iddasıyla şikayetçi olduğu, şikayet hakkında takipsizlik kararı verildiği, daha sonra silahlı adamları ile otelde olay çıkardığı, davacıyı ve annesini tehdit ettikleri, davacının otel önündeki aracının tekerleklerinin yakıldığı, 1994/1995 yıllarında davalının ailesi ve adamları ile istila edip ikametgah gibi kullandıkları, otel personelinden İ.Y.ın silahla yaralandığı, çekişme konusu taşınmazdaki payı temellük eden davalının çek ve senet tahsilatı işleri ile iştigal ettiği, benzer olaylardan ötürü davalının 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1999/8 Esas, 2011/129 karar sayılı dosyasında "çıkar amaçlı suç örgütü mensubu olmak, bu örgüt adına çalışmak, kendiliğinden hak almak, kişi hürriyetini kısıtlamak "eylemlerinden dolayı yargılandığı ve cezalandırılmasına karar verildiği, anılan ceza dava dosyası kapsamında 08/11/1998 tarihinde tutuklandığı, 24/03/1999 tarihinde tahliye edildiği, aynı zamanda 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 2003/60 Esasına kayıtlı ceza dosyasında da davalının, dava dışı sanıklarla birlikte tahsilat yapmak üzere çete kurdukları, zorla tahsilata kalkıştıkları iddiasıyla yargılandığı, anılan eylem nedeniyle 07/01/2003 tarihinde tutuklandığı, davalının en son İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki 2005/81 Esas sayılı sorgu, 818 soruşturma sayılı evrakı ile 21/12/2005 tarihinde tutuklandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan; davalı tarafından davacı aleyhine 05/08/1998 tarihinde aynı taşınmaz hakkında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli açılan davanın reddine ilişkin kararın taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğu, tarafların paydaş olduğu gözetilerek paydaşlar arasında fiili kullanma biçiminin oluşup-oluşmadığının saptanması gereğine değinilerek bozulduğu, mahkemece bozmaya uyulduğu, dosyanın derdest olduğu, yargılama sırasında davacı tarafından davalı aleyhine muhdesatın aidiyetinin tespiti istemi ile açılan davanın kabulle sonuçlandığı, böylelikle otel ve muhdesatların imar uygulaması ile oluşan 105 ada, 5 parselde kaldığı, tarafların paydaş olduğu ve taşınmaz üzerindeki muhdesatların davacıya (M. B.V. ) ait olduğu kesinleşen mahkeme kararı ile sabittir.
Gerçekten de; gerek ceza dava dosyaları gerekse Asliye Hukuk Mahkemesindeki anılan dava dosyalarından taraflar arasındaki uyuşmazlığın temlik tarihinden dava tarihine dek süregeldiği sonucuna varılmaktadır
Yukarıda açıklanan olayların akışından; 6098 sayılı Yasanın 39. maddesindeki, (B.K.nun 31.maddesindeki) sürenin temlikin yapıldığı tarihi esas alınmak suretiyle hesaplanması doğru ve adil olmayacaktır. Zira, iradeyi sakatlayan nedenin (korkutma) önem derecesi, ancak iradesi sakatlanan kimse tarafından doğru olarak takdir olunabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında ikrahın önemini yitirdiği an, iradesi sakatlanan için, korkunun silindiği, diğer bir deyişle korkutan kişi ve korkutmanın mahiyetine göre zarar görebileceği yönündeki endişenin ortadan kalktığı, kendisini psikolojik açıdan güven içerisinde hissettiği andır. Nitekim davacının Bodrum Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1998/74 Esas (bozma üzerine 2006/277 Esas) sayılı dava dosyasının 10/10/2006 tarihli celsesinde davalının tutuklu yargılandığını öğrenmesi üzerine eldeki davayı 03/04/2007 tarihinde açtığı görülmektedir. Bu durumda davacının özelinde "davalının tutuklanmış olması", tehdit edici konumunda rahatlatıcı bir unsur kabul edilerek davacının davanın açıldığı tarihe yakın günlerde tehlikeden uzaklaştığı sonucuna varılmalı, tehdit hukuksal nedenine dayalı iptal tescil davasında hak düşürücü sürenin başlangıcında tehditin vukuu bulduğu tarih değil, ortadan kalktığı tarih olarak dikkate alınmalıdır.
Hal böyle olunca, davanın süresinde açıldığının kabulü ile iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.2.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.