Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/17892
Karar No: 2020/4544
Karar Tarihi: 18.02.2020

Görevi yaptırmamak için direnme - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/17892 Esas 2020/4544 Karar Sayılı İlamı

 

 

18. Ceza Dairesi         2019/17892 E.  ,  2020/4544 K.

  •  


"İçtihat Metni"




KARAR
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanıklar ... ve ..."ün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 265/1, 265/4 ve 62. maddeleri gereğince 5 ay ve 1 yıl hapis cezaları ile cezalandırılmalarına ve hapis cezalarının anılan Kanun"un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2006 tarihli ve 2006/52 esas, 2006/143 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/10/2019 gün ve 2019/97027 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “1- Sanık ..."ün üzerine atılı bulunan görevi yaptırmamak için direnme suçunu katılan kolluk görevlileri ... ve ..."e yönelik olacak şekilde, bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı işlediği anlaşıldığından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın arttırılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde;
2- Sanık ... hakkında hükmolunacak sonuç ceza belirlenirken, 5237 sayılı Kanun"un 265/1. maddesi uyarınca hükmolunan 6 ay hapis cezasından, aynı Kanun"un 265/4. maddesi gereğince yarı oranında artırım yapılarak 9 ay hapis cezasına hükmedilmesi gerektiği halde, sanığın 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek fazla ceza tayin edilmesinde,
3- Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14/10/2009 tarihli ve 2009/10189 esas 2009/12070 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının takdir ve değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğu nazara alındığında, somut olayda, sanıklar hakkında 5 ay ve 1 yıl hapis cezasına hükmedilmesi, sanıkların suç tarihinden önce işledikleri kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyetlrinin bulunmaması nazara alındığında, atılı suç nedeniyle de bir zarar oluşup oluşmadığının tespiti ve varsa karşılanıp karşılanmadığı hususları belirlendikten sonra 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinde belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yasal şartları tartışılmadan, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Bir nolu isteme yönelik incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.( Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Ceza Genel Kurulunun 25.10.1993 gün ve 260/281 sayılı kararında ise, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın eyleminin, TCK"nın 265/1, 4. maddelerinde düzenlenen suça uyduğundan bahisle mahkemece deliller de takdir edilerek mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, TCK"nın 43. maddesi uygulanmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
İki nolu isteme yönelik incelemede;
Sanık ... hakkında kurulan hükümde, sonuç ceza belirlenirken, TCK"nın 265/1. maddesi uyarınca hükmolunan 6 ay hapis cezasından, aynı Kanun"un 265/4. maddesi gereğince yarı oranında artırım yapılarak 9 ay hapis cezasına hükmedilmesi gerektiği halde, hesap hatası sonucu sanığın 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilerek fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmemiştir.
Üç nolu isteme yönelik incelemede;
CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.”
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihi itibariyle sanıkların sabıkasız olması ve dosyaya yansıyan bir zarar da bulunmaması karşısında mahkemece subjektif koşullar da değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki bir nolu düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- Tebliğnamedeki iki ve üç nolu istemlere ilişkin olarak, sanıklar ..... ve ... hakkında, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2006 tarihli ve 2006/52 esas, 2006/143 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3- CMK"nın 309. maddesinin 4-b maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 18/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi