
Esas No: 2012/5459
Karar No: 2012/7148
Karar Tarihi: 04.12.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/5459 Esas 2012/7148 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen 2003/1698 E. sayılı davanın kısmen kabulüne, birleşen 2003/955 E. sayılı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili asıl davada, davalı aleyhine 1.750,00 TL aidat borcunun tahsili için başlattıkları icra takibine vaki davalının itirazının, birleşen 2003/1698 Esas sayılı davada ise davalı aleyhine 1.250,00 TL aidat borcunun tahsili için başlattıkları icra takibine vaki davalının itirazının, birleşen 2003/955 Esas sayılı davada ise davalı aleyhine altyapı gideri ve üstbirliğe yapılması gereken ödemelerin toplamı 3.489 USD alacağın tahsili için başlattıkları icra takibine vaki davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, her üç davada da itirazların iptali ile takibin devamına ve %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, müvekkilinin iki konut bedeli 7.000 Alman Markını kooperatife ödediğini, yönetim kurulunun 18.06.1995 tarih ve 49 sayılı kararına istinaden müvekkiline gönderilen ve 19.06.1995 tarihli 107 ve 108 numaralı tahsis belgelerinde bu ödeme haricinde başkaca ödeme istenmeyeceğinin bildirildiğini, davacıya borçları olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, icra takip tarihleri itibariyle davalının iki daire için normal bir üyeden daha fazla ödeme yaptığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen kararın, asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 22.11.2007 tarih ve 2006/11884 Esas 2007/14642 Karar sayılı ilamıyla, davacının peşin ödemeli ortak olarak üyeliğe kabulüne dair genel kurul kararı olup olmadığının anlaşılamadığı, takip tarihleri itibariyle normal ödeme yapan üyelerin ödedikleri miktarın eskale edilmek suretiyle davalının ödediği meblağ haricinde kooperatife borcu olup olmadığının tesbit edilmediği gerekçesiyle karar bozulmuş, bu kez mahkemece uyulan bozma ilamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalının peşin olarak ödediği meblağ ile ödemelerini zamanında yerine getiren normal bir ortağın ödemeleri icra takip tarihlerine kadar eskalasyona tabi tutulduğunda davalının itiraz ettiği icra takiplerindeki 1.750,00 TL asıl alacak, 1.250,00 TL asıl alacak ve 3.489 USD asıl alacak miktarında kooperatife borçlu olduğu gerekçesiyle bu miktar asıl alacaklar yönünden itirazların iptaline, temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz alacaklarına ilişkin talebin reddine, TL cinsinden alacaklara genel kurul kararları doğrultusunda takip tarihinden itibaren %72 oranında faiz uygulanmasına, USD cinsinden alacağa ise takip tarihinden itibaren T.C Merkez Bankası"nın uyguladığı en yüksek reeskont faizinin uygulanmasına, takip konusu alacaklar likit olmadığı gerekçesiyle icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davalarda davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Asıl ve birleşen davalar, davacıya ödenmeyen aidat bedelleri ile davacının üstbirliğe ödediği miktarların davalıdan tahsili amacıyla başlatılan takiplere vaki itirazların iptali istemlerine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece, davalının, davacı kooperatife peşin bedelli ortak olduğu hususu tesbit edildiği ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamında, peşin bedelli ortakların genel yönetim ve altyapı giderlerinden sorumlu olduğu ve peşin bedelli ortak olan davalının ödemelerinin icra takip tarihlerine göre eskalasyona tabi tutularak, davalının takip tarihleri itibariyle davacıya borcu bulunup bulunmadığının tespiti gerektiği belirtildiği halde, genel kurul kararlarına dayanan takip konusu alacakların genel yönetim ve altyapı giderleri olup olmadığı belirlenmeden ve davalının ödeme tarihi itibariyle eskalasyon yapılarak kooperatife olan borç miktarları belirlenmiştir.
Bu durumda mahkemece, kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla davacı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri, genel kurul tutanakları ve bilançoları incelenerek her bir takip konusu alacağın, genel gider mi yoksa inşaat finansman gideri mi olduğu, bu kalem alacakların, peşin bedelli diğer ortaklardan ne şekilde tahsil edildiği belirlenerek, davalının varsa genel gider ve altyapı giderlerinden sorumlu olduğu tutar, bozma ilamında belirlenen eskalasyon yöntemine göre hesaplandıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Diğer yandan, 2003/955 Esas sayılı birleşen davaya konu takip talebinde, 3489 USD alacağının takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun"un 4/a maddesi gereğince Merkez Bankası"nın uyguladığı en yüksek reeskont faizi olarak yıllık %6 faizin artan oranları ile birlikte ödeme günündeki USD kuru üzerinden ödenmesi istenilmiştir. Mahkemece takip tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankası"nın uyguladığı en yüksek mevduat faiz oranı uygulanmasına karar verilmiş olması, 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi karşısında hatalı olmuştur. Zira, 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre, kamu bankalarının o yabancı para üzerinden açtığı bir yıllık vadeli mevduata ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmalıdır. Bankaların fiili uygulamalarını göstermeyen sadece asgari ve azami faiz oranlarını belirten genel nitelikli beyanlarını içeren yazılarına dayalı oluşturulan Merkez Bankası"nın faiz oranlarına göre hüküm tesisi doğru görülemez.
Öte yandan, mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanun"un 7. maddesinde "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76, faize ilişkin 88, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının
yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının, anılan yasal düzenlemelerdeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre bütün üyeleri temsil eden ve en yetkili organ olan genel kurul, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğindedir. Genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları, daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmayanlar dahil tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği ödeme tarihi, 818 sayılı BK"nın 101/2. (6098 sayılı TBK"nın 117.) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olduğundan üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK"nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından geciken ödemelerde yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Asıl davada, takibe konu Haziran 2002 – Kasım 2002 ayları, birleşen 2003/1698 E. sayılı dava dosyasında takibe konu Aralık 2002-Ocak 2003 ayları dahil bu dönemlerdeki aidat borcu kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takipler konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı, 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Öte yandan, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi halinde, bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukuki değer taşımayacaktır. (09.05.1960 tarih, 210/9 sayılı YİBK ile YHGK"nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19-799 E, 2012/128 K sayılı ilamları bu yöndedir.)
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde asıl ve birleşen 2003/1698 Esas sayılı dava bakımından değerlendirilerek, işleyecek temerrüt faizi oranı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile asıl ve birleşen davadaki hükümlerin, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.