Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10225
Karar No: 2020/228
Karar Tarihi: 16.01.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/10225 Esas 2020/228 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/10225 E.  ,  2020/228 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TEREKEYE İADE-TENKİS

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, terekeye iade, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.01.2020 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası ve gizli bağış hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil, terekeye iade, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
    Asıl ve birleştirilen davaların davacısı, mirasbırakan anne ve babasının dava konusu taşınmazlarının bir kısmını ölünceye kadar bakım aktiyle, bir kısmını satış suretiyle, bir kısmını da gizli bağış yoluyla davalı çocukları İbrahim ve Halide ile İbrahim"den olma torunu ..."ye kazandırdıklarını, işlemlerin kendisinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek ölünceye kadar bakım akti ve satış şeklinde temlik edilen taşınmazlar yönünden tapu iptali-tescile; gizli bağışa konu taşınmazlar yönünden de terekeye iadeye, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
    Asıl ve birleştirilen davaların davalıları, iddiaların doğru olmadığını, mirasçılar arasında paylaştırma yapıldığını belirtip davaların reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, mirasbırakanlar tarafından temlik edilen taşınmazların mirastan mal kaçırmak amacıyla temlik edildiğinin ve üçüncü kişilerden alınan taşınmazların bedellerinin mirasbırakanlar tarafından ödendiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Getirtilen kayıt ve belgelerden:
    Mirabırakan ...’in 2012/12 Esas sayılı davaya konu ... ada ... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını 02.05.2006 tarih ... yevmiye sayılı "ölünceye kadar bakma sözleşmesi" ile yarı yarıya çocukları ... ve ..."ye,
    Mirasbırakan ...’in 2012/19 Esas sayılı birleşen davaya konu:
    1) ... ve ... parsel sayılı 2 adet taşınmazını 14.10.2004 tarih ve ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle torunu ..."ye,
    2) ... ve ... parsel sayılı 2 adet taşınmazını 14.10.2004 tarih ve ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle kızı ..."ye,
    3)..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı 10 adet taşınmazını 02.05.2006 tarih 906 yevmiye sayılı "ölünceye kadar bakma sözleşmesi" ile oğlu ..."e,
    Mirasbırakan ...’in 2012/109 Esas sayılı birleşen davaya konu:
    1) ... ada ... parseldeki hissesini 13.05.2004 tarih ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle eşit olarak davacı ile davalılara,
    2) ... ada ... ve ... nolu parseller ile ... ada ... ve ... nolu parsellerini 13.05.2004 tarih ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle kızı ..."ye,
    3) ... ada ... ve ... nolu parsellerle ... ada ..., ... ve ... nolu parsellerini 13.05.2004 tarih ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle kızı ..."ye,
    4) ... ada ..., ..., ..., ... ve ... nolu parsellerle ... ada ..., ... ve ... nolu parsellerini 13.05.2004 tarih ... yevmiye sayılı resmi akitte "satış" suretiyle oğlu ...e, temlik ettiği kayden sabittir.
    Diğer taraftan; mirasbırakan 1915 doğumlu ...’in 05.08.2010 tarihinde, karısı olan diğer mirasbırakan 1924 doğumlu ...’in 01.08.2011 tarihinde öldükleri, geride mirasçıları olarak kızları 1949 doğumlu ... ve ...1953 doğumlu ... ile oğulları 1953 doğumlu ...’in kaldığı görülmektedir
    Davacı ..., açtığı asıl ve birleşen davalarda, yukarıda belirtilen temliklere yönelik olarak muris muvazaası nedeniyle payı oranında tapu iptali-tescile karar verilmesini istemiş; aşamadaki "ıslah" dilekçesinde ise, davalı ... adına kayıtlı ..., ..., ... nolu parseller, ... ada ... nolu parseldeki daire, ... ada ... nolu parseldeki daire ile davalı ... adına kayıtlı ... parseldeki hisselerin satış bedellerinin mirasbırakan tarafından ödendiğini ileri sürerek terekeye iadelerine, olmadığı taktirde tenkise karar verilmesini talep etmiştir.
    Bilindiği üzere; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yapılan temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesinde de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Öte yandan; bedeli mirasbırakan tarafından ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, koşullarının oluşması halinde tenkis yönünden değerlendirme yapılabileceği yargısal uygulama ile kararlılık kazanmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in asıl davaya konu edilen ... ada ... ve ... nolu parsellerini ölünceye kadar bakım aktiyle çocukları ... ve ...’ye temlikinde mirastan mal kaçırma iradesiyle hareket etmediği; mirasbırakan ...’in ise birleşen 2012/109 Esas sayılı davaya konu edilen ... ada ... parsel, ... ada ... ve ... nolu parseller, ... ada ... ve ... nolu parseller, ... ada ..., ..., ..., ... ve ... nolu parseller, ... ada ..., ... ve ... nolu parseller ile ilgili temliklerini mirasçıları arasında paylaştırma yapmak amacıyla gerçekleştirdiği; ayrıca, üçüncü kişilerden edinilen ve gizli bağışa konu edilen ... ada ... nolu parseldeki daire ile ... ada ... nolu parseldeki dairenin ve ..., ..., ... nolu parsellerdeki hisselerin satın alma bedellerinin mirasbırakan tarafından ödendiği iddiasının ise kanıtlanamadığı anlaşıldığından; davacının yukarıda belirtilen taşınmazlara yönelik olarak ileri sürdüğü temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır. Anılan taşınmazlar bakımından davacının temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA.
    Ne var ki; dosyada mevcut tüm deliller yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakan ...’in birleştirilen 2012/19 Esas sayılı davaya konu edilen ... ve ... parsel sayılı 2 adet taşınmazını "satış" suretiyle torunu ..."ye, ... ve ... parsel sayılı 2 adet taşınmazını "satış" suretiyle kızı ..."ye ve ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı 10 adet taşınmazını “ölünceye kadar bakım sözleşmesi” ile oğlu ...’e temlik etmesinin haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı ve tüm mameleki içerisinde makul kabul edilebilecek bir oran taşımadığı, sonuç itibariyle anılan taşınmazların temlikinin mirastan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
    Hal böyle olunca; ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
    Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı-birleştirilen davada davacı vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar-birleştirilen davada davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.01.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    -KARŞI OY-
    Asıl ve birleştirilen davalar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davaların reddine karar verilmiştir.
    Davacı ile davalılar ... ve ... mirasbırakanların çocukları davalı ... ise torundur.
    Bozma kapsamına alınan birleştirilen 2012/19 Esas sayılı davanın konusu ...-...-...-...-...-...-...-...-... ve ... sayılı parseller muris ..."ya aitken, 02.05.2006 tarihinde noterde davalı ... lehine ölünceye kadar bakma akdi düzenlendiği bilahare bu akde dayalı olarak taşınmazların İbrahim adına tescil edildiği, muris ..."nın 509 ve 1096 parsel sayılı taşınmazlarını 14.10.2004 tarihinde davalı ..."ye satış suretiyle ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını da davalı ..."ye yine satış suretiyle temlik ettiği, murisin 01.08.2011 tarihinde öldüğü kayden sabittir.
    Mirasbırakan ..., birleştirilen 2012/109 Esas sayılı davanın konusu olan birçok taşınmazını 2004 tarihinde her üç çocuğuna satış suretiyle temlik etmiş olup, davacı ..."ye temlik edilen taşınmazlar toplam 301 dönümdür. Halen muris adına 10 parça taşınmaz kayıtlıdır.
    Türk Borçlar Kanunu’nun 611 ve devamı maddelerinde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakım gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmelerdir.
    Bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkusu ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin doğumuna ve yargısal içtihatlarla gelişmesine yol açmıştır.
    Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen ivazlı sözleşme türlerindendir.
    Öte yandan TBK.’nun 611.maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiş, bakım alacaklısının özel bakım ihtiyacı içinde bulunmasını zorunlu kılmamıştır.
    Bu ihtiyacın akitten sonra doğması ya da bakım alacaklısının ölümüne kadar çok kısa sürmüş bulunması da aktin geçerliliğine etkili olmaz. Bu özelliği itibariyle de talih ve tesadüfe bağlı sözleşmelerdir. Bu bakımdan bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsuru ilave etmek olur. Bir başka hususta ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasını ileri sürmek bakım alacaklısına tanınmış bir haktır. Bakım alacaklısının ölümünden sonra bu iddia mirasçılar tarafından ileri sürülmüş ise dinlenmez. Bakım alacaklısı sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediğini ileri sürmemişse ölümü halinde artık bakıldığının kabülu zorunludur.
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının m.19)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakım gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı bunun makul karşılanabilecek sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Bilindiği üzere malikin taşınmazlarını dilediği gibi tasarruf edebileceği mülkiyet hakkının gereğidir. Ancak 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı ile temlik yapılması halinde iptale konu olabileceği açıktır.
    Somut olayda, mirasbırakanın ... davaya konu ölünceye kadar bakma akdini yaptığı tarihte 82 yaşındadır ve ..."ta oğlu ..."le birlikte yaşamaktadır. Kızları ise ..."da ikamet etmektedirler. Son dönemlerinde yatalak olduğu, bakımının davalı ... tarafından yapıldığı, tanıklarca ifade edilmiştir. Yine tanıklar murisin mallarını paylaştırdığını bildirmişler, davacıdan mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilgi ortaya koyamamışlardır. Esasen, murisin mal kaçırmayı düşündüğü kızına 301 dönüm taşınmaz temlik etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
    Muris ..., 27.07.2004 tarihinde davacı ..."ye ihtarname keşide ederek "mallarımı çocuklarım arasında paylaştırdım, ..."ta oğlum ... ile oturuyorum, benimle ilgilenmesi nedeniyle minnet duygusu ile ..."e biraz fazla arazi verdim, kızım ..."nin gözünü mal hırsı bürümüş, üzerimdeki arazilerin tümünü almak istiyor şeklinde duygularını dile getirmiştir.
    Tüm bu somut olgular yukardaki delillerle birlikte değerlendirildiğinde, İbrahim"e yapılan temliklerin bakım karşılığı olduğu, ... ve ..."ye satış şeklinde yapılan temliklerin de muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı, bu parsellerle ilgili davanın reddine ilişkin kararın onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi