8. Hukuk Dairesi 2013/16064 E. , 2014/13701 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2013
NUMARASI : 2010/115-2013/13
S.. K.. ile Hazine ve dahili davalılar Ö.. oğlu M.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 15.01.2013 gün ve 115/13 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 1252 ada sayılı parselin kadastro çalışmaları sırasında H.. kızı F.., Y.. ve Ö.. oğlu M.., Ö.. kızı U.. ve S.. adlarına tespit ve tescil edildiğini, S.., U.., M.. ve Y.."un tapuda maliki kim olduğu bilinmeyen kişilerden olduğunu, kaldı ki, bilinen kişiler olsa bile çok önceden ölmüş olabilecekleri göz önünde tutulduğunda yirmi yıllık kazanma süresinin çoktan geçtiğini, bu nedenlerle tapu kütüğünde maliki kim olduğu bilinmeyen ve ölüm sebepleri gözetilerek bu kişiler adına bulunan tapudaki payların iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur ve dava konusu taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Başlangıçta dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen her dört kayıt maliki mahkemenin ara kararı ile davaya dahil edilmesi istenilmiş ve bu şekilde dahili davalı olarak davaya katılmak suretiyle adı geçen kayıt maliklerine dava dilekçesi ilan yolu ile tebliğ edilmiş olup yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece, “eski tapu kayıtlarından kayıt maliklerinin bilinen ve tanınan kişiler olduğunu, kayıt malikleri ölmüş olsa bile mirasçılarının olmadığını ve son mirasçının da Hazine olduğunu gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nun 713/2. fıkrasında yer alan; “.. maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan ..” ve “.. maliki yirmi yıl önce ölmüş..” bulunan hukuki sebeplere dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, her iki hukuki sebep bakımından davanın reddine karar verilmiş ise de, ölüm hukuki sebep yönünden davanın mevcut delillerle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Eski tapu kayıtlarında, kayıt maliklerinin isimlerinin yer alması onların tapu kütüğünde bilinen ve tanınan kişiler olduğunun kanıtı sayılır. Dosya arasında bulunan ve kadastro sırasında dava konusu 1252 ada sayılı parselin öncesi olana 285 ada sayılı parsele revizyon gören Mart 1341 tarih ve sıra nolu tapu kaydının geldi ve gittileri ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Arşiv Dairesi Başkanlığı"nın 04.06.2010 tarih ve 2703 sayılı karşılık yazıları ekinde gönderilen 10.06.2010 havale tarihli yazı ekindeki tapu kayıtlarında maliklerin isimlerinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan yerel mahkemenin maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan hukuki sebep bakımından davanın reddi yönündeki görüş ve gerekçesi yerinde bulunmaktadır.
Davacı vekilinin, dayandığı ikinci hukuki sebep olan maliki yirmi yıl önce ölmüş hukuki sebebine gelince; tapu iptali ve tescil davalarında dava kural olarak kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise mirasçılarına yöneltilerek açılır. Somut olayda, tapuda kayıt maliki görünen S.., Ö.. kızı U.., Ö.. oğlu M.. ve Y.."un sırasıyla 7/864, 46/864, 92/864 ve 77/864 pay sahibi oldukları, ancak bu maliklerin ölü olup olmadığının bilinmediği, mirasçılarının bulunup bulunmadığının da araştırılmadığı ve kayıt maliklerine ait veraset belgelerinin temin edilmediği belirlenmiştir. Kayıt malikleri, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş iseler bu takdirde TMK"nun 501. maddesi uyarınca son mirasçının Devlet (Hazine) olduğu kabul edilir. Uyuşmazlık konusu dosyada bu durum anlaşılamamaktadır.
Bu nedenlerle, öncelikle kayıt maliklerinin hasımlı veraset belgelerinin (hasım Hazine olacak) alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, maliklerin veraset belgeleri alındığında ve mirasçılarının da olduğu anlaşıldığı takdirde davanın mirasçılarına yöneltilmesi, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş iseler bu durumda TMK"nun 501. maddesinin göz önünde tutulması gerekmektedir. TMK"nun 713/2. fıkrası gereğince açılan davalar, kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bir bakıma mahkemece res’en araştırma ve inceleme yapma zorunluluğu vardır. Açıklanan nitelikleri itibariyle bu davaların kayıt maliklerine kayyım atanmak suretiyle yürütülmeleri olanaklı bulunmamaktadır, Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
Davacı H.. oğlu S.. K.., 25.09.1992 tarihinde H.. kızı F..’nın mirasçılarından tapuda yapılan satış ve devirle 642/864 payı satın aldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak, davacının zilyetliği tüm taşınmaz üzerinde bu payı satın aldığı, 25.09.1992 tarihinden itibaren başladığı görülmektedir. Değerlendirmede bu hususun gözden uzak tutulmaması gerekmektedir. Ne var ki, keşifte dinlenen bir kısım yerel bilirkişiler ile davacı tanığı davacının babasının 1970 yılından itibaren taşınmazın tamamını elinde bulundurduğu ve kullandığını beyan etmektedirler. Şayet böyle bir konu söz konusu ise, taşınmazın 1970 yılından davacının taşınmazı satın aldığı, 1992 tarihine kadar olan bölümü bakımından eklemeli zilyetliğe dayandığı anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda, taşınmaz aynı zamanda babasından kaldığından ve tereke malı olduğundan tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açması gerekmektedir. Zira, TMK"nun 701 ve 702. maddeleri gereğince tereke elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup mirasçıların taşınmaz üzerinde belirlenmiş payları olmadığından ve her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusu olduğundan ve tasarrufu işlemlerde de oybirliği arandığından (davada bir tasarrufı işlemdir) bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyetleri bulunmamaktadır. Yani, tüm mirasçıların birlikte kayıt maliklerine karşı dava açması gerekmektedir. Terekeye ait bir taşınmaz üzerinde bir veya birkaç mirasçının sürdürdüğü zilyetlik tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır. Davacı vekili, dava dilekçesinde sadece vekil edeni adına iptal ve tescile karar verilmesi isteğinden ve iptali istenen tapudaki paylar satış, bağış veya terekenin paylaşımı sonucu davacıya kalmamış ise davacının tek başına dava açamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
O halde, mahkemece kayıt maliklerine ait veraset belgeleri alınmadan buna bağlı olarak taraf teşkili sağlanmadan son mirasçının Hazine olduğu gerekçesiyle ölüm sebebi yönünde de davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın başında mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulur.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.