
Esas No: 2009/8594
Karar No: 2010/8539
Karar Tarihi: 26.07.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2009/8594 Esas 2010/8539 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.02.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.04.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, kadastro çalışmaları sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı adına tescil edilen 106 ada 33 parsel sayılı taşınmazın mera olduğunu, özel mülkiyete konu teşkil etmeyeceğini belirterek kaydın iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan kadastro tutanağından 106 ada 33 parselin "çayır" niteliği ile davalı adına tescil edildiği, 106 ada 51 parsel olarak ve mera niteliği ile sınırlandırılan taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Ziraatçi bilirkişinin düzenlediği raporda ise; dava konusu parselin susuz çayır niteliğinde ve çayır bitkilerinin yem olarak kullanılması maksadıyla davalı tarafından tasarruf edildiğinin bildirildiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun 3.maddesinde yapılan tarife göre çayır; taban suyunun yüksek bulunduğu veya sulanabilen yerlerden biçilmeye elverişli yem üretilen ve genellikle kuru ot üretimi için kullanılan yerlerdir. Çayır nitelikli bir yerin aynı zamanda mera özelliği taşıyabileceği kuşkusuzdur. Nitekim; anılan Kanunun 3.maddesi (i) bendinde çayır, mera, yaylak ve kışlak arazisinin sınırlandırmaya tabi olduğu kabul edilmiştir. Herne kadar bir yerin çayır olması mutlak suretle
zilyetlikle kazanmaya elverişli olmadığının kabulünü gerektirmez ise de bu yerin özellikleri ve kullanma biçimi özellikle de taşınmazın mera niteliği ile sınırlandırılan parsel içinde kalması mera bütünlüğünü bozacağından o yerin meradan açıldığını ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğunu gösterebilir. Ne var ki; mahkemece bu konuda yapılan inceleme ve araştırma ile bilirkişi raporu yetersizdir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; taşınmazın mera olarak sınırlandırılan 106 ada 51 parsel sayılı taşınmazın sınırları içerisinde kaldığı gözetilerek dava konusu parselin özelliği ve bu özelliğinden dolayı mera parselinin bütünlüğünü bozup bozmadığını yerinde yeniden keşif yaparak incelemek, konusunda uzman olan bilirkişilerden bu konuda ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, HUMK"nun 366.maddesinden yararlanmak suretiyle keşif yerinde çekişmeli taşınmazı fotoğrafla tespit etmek ve bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır.
Eksik inceleme ve araştırmayla yazılı olduğu şekilde hükme bağlanması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.07.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.