Esas No: 2022/7670
Karar No: 2022/15728
Karar Tarihi: 05.10.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2022/7670 Esas 2022/15728 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2022/7670 E. , 2022/15728 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık
HÜKÜM : ...
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İTİRAZ SAYISI : KD- ...
İTİRAZ EDEN DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14.06.2022 tarihli, 2021/25633 Esas ve ... Karar sayılı ilamı
Sanık ...'in nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine ilişkin Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.10.2015 tarihli, 2014/341 Esas ve 2015/221 Karar sayılı hükmünün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz tarafından verilen 14.06.2022 tarihli, 2021/25633 Esas ve 2022/12478 Karar sayılı bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.09.2022 tarih ve KD- 2016/4460 sayılı yazısı ile sanık aleyhine itiraz kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilen dava dosyası ve ekleri yeniden incelenerek gereği görüşüldü:
Dosya içeriği ve Dairemizin kararındaki gerekçeye göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden KARARIN DÜZELTİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 308/3 maddesi uyarınca itiraz konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna TEVDİİNE, 05.10.2022 tarihinde Üye ... ve Üye ...'in karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
(K.O.) (K.O.)
KARŞI OY
Somut olayda; sanık ...'in, katılan ...'dan aldığı peynir karşılığında sahteliği bilirkişi raporuyla tespit edilen suça konu sahte çeki düzenleyerek verdiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine Ermenek İcra Müdürlüğü'nün 2010/563 Esas sayılı dosyasında icra takibine konu edildiği, keşideci imzasına itiraz üzerine Ermenek İcra Hukuk Mahkemesi'nin, 16/05/2012 tarih ve 2010/26 Esas, 2012/10 Karar sayılı kararı ile imzaya itirazın kabulüne, takibin durdurulmasına karar verildiği, bu nedenle sanığın eylemlerine uyan TCK'nın 204/1 maddesinde tanımı yapılan resmi belgede sahtecilik, TCK'nın 158/1-f maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Yargılama sonunda, sanık ...'in kamu davasına konu çeki sahte olarak düzenleyip almış olduğu peynir bedeline mahsuben katılan ...'a vermek suretiyle haksız menfaat temin etmek şeklinde oluşan eylemlerinin TCK'nın 204/1 maddesinde tanımı yapılan resmi belgede sahtecilik, TCK'nın 158/1-f maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gerekçesiyle sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine hükmedildiği,
Hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda;
Sanık hakkında sahtecilik sucundan verilen mahkumiyet kararının onandığı,
Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının ise, "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 09.10.2014 tarih, 2014/38338 Esas numaralı iddianamesi ile sanık hakkında TCK'nin 158/1-f maddesinin uygulanması talebi ile kamu davası açıldığı, iddianamede TCK'nin 158/1-f-son fıkrası yer almadığı halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilmeden TCK’nin 158/1-f-son madde ve fıkrası uygulanmak suretiyle savunma hakkının kısıtlandığı" gerekçesiyle bozulduğu,
Sayın çoğunluğun sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet kararının onanması yönündeki görüşüne katılıyorum, ancak görüş ayrılığı nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararının bozulmasına yöneliktir.
Öncelikle konuya ilişkin mevzuat incelendiğinde;
Dolandırıcılık suçunun; 158- 1-f maddesinde,
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde, denilerek fiil belirtilmiştir.
Madde 158-son fıkrasında ise, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz, denilerek ceza miktarı bildirilmiştir.
CMK’nın 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK’nın 226. maddesinde ise;
“Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez."
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafiine yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma evresinde elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kovuşturma evresinin sınırlarını belirlemektedir.
Bu nedenle, iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur.
Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hâllerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Ceza muhakemesi hukukunda ek savunma, (CMK m.226):
Yargılama sırasında suç vasfının değişmesi,
Cezanın arttırılmasını gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması,
Cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması, durumunda sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.
Sevk maddesi, sanık hakkındaki olay anlatımına dair iddia makamının hukuki nitelendirmesidir. Mahkeme, iddianamedeki olay anlatımının, sevk maddesinin işaret ettiği suçtan başka bir suçu oluşturduğu görüşündeyse sanığa ek savunma hakkı vermelidir. Cezanın artırılmasını gerektiren nedenlerin veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirinin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hallerinde de savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi gereği sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Belirtilen bu haller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkumiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.
Cezanın Arttırılmasını Gerektiren Hallerde Ek Savunma:
Cezanın arttırılmasını gerektiren tüm hallerde sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Suçun niteliği aynı kalsa dahi, uygulanan ceza kanunu maddeleri sanığın daha fazla ceza alması sonucunu doğuracaksa, sanığa mutlaka ek savunma hakkı verilmelidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık ...'in kamu davasına konu çeki sahte olarak düzenleyip almış olduğu peynir bedeline mahsuben katılan ...'a vermek suretiyle haksız menfaat temin etmek şeklinde gerçekleşen eyleminden dolayı nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK'nın 158/1-f son madesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmiştir.
TCK'nın 158/1-f maddesinde suç oluşturan fiil düzenlenmiştir. TCK'nın 158/1-f son fıkrasında ise bu fiile uygulanacak ceza miktarı belirtilmektedir. Suça konu iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanmış, sanığa üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlatılmıştır. Buna göre, sanığa savunmasını yapabilme ve delillerini sunabilme imkanı tanınmıştır. Sanık kime karşı ne şekilde ve hangi fiille suç işlediğini bilmektedir. Cezanın arttırılmasını gerektiren ve sonradan ortaya çıkan bir husus olmadığı gibi suç vasfında da bir değişiklik söz konusu değildir. Kaldı ki; sanığın aşamalardaki savunmasında ve temyiz dilekçesinde, TCK'nın 158/1-f son fıkrası uygulanması nedeniyle savunma hakkı verilmediğine dair bir itirazı da bulunmamaktadır. Dolasıyla sanığın savunma hakkının kısıtlandığından bahsetmek mümkün değildir.
Bu bakımdan; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmü isabetli olup, ek savunmaya gerek yoktur. Tebliğnamedeki düşünce gibi itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun itirazın reddi ile dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine ilişkin düşüncesine katılmıyoruz.