4. Hukuk Dairesi 2013/1844 E. , 2013/20174 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Baylav vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 23/05/2002 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalının yapmış olduğu haksız şikayet, isnat ve iftiralardan dolayı müvekkili hakkında ...1. Ağır Ceza Mahkemesi"nde yapılan yargılamalar sonrası müvekkilinin beraat ettiğini, müvekkilinin bu davalar nedeni ile avukat tutmak zorunda kaldığı gibi ... dışında oturması nedeni ile ..."ya gelip gitme yönünde harcamalar yaptığını ve işlerini aksattığını belirterek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından müvekkili hakkında icra takibi yapıldığını, takibe konu evraklar üzerinde bilinçli olarak değişiklik yapılmak suretiyle evrakın kambiyo senedi vasfına sokulmaya çalışıldığını, meydana gelen olayın davacının kusurundan kaynaklandığını belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davalının kendisi tarafından oluşturulan senetlerden dolayı davacıyı sahtekarlık ve dolandırıcılıkla suçlaması neticesi davacının yargılanmasına sebebiyet verdiği, yapılan şikayetin ve sonrasında yapılan yargılamanın davacının kişilik haklarına zarar verdiği, şikayet nedeni ile yapılan yargılamada davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve vekalet ücreti ödediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu
belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya kapsamından, davalının müteahhit olup, davacıyı bir kısım işlerinde taşeron olarak çalıştırdığı, bu ilişki nedeni ile davacının para istemesi üzerine davalı tarafça 16/05/2001 vade tarihli 2.650,00 TL ve 30/05/2001 vade tarihli 3.000,00 TL bedelli senetlerin tanzim edilerek davacıya verildiği, davalının beyanına göre senetlerin bono vasfının taşımaması için tanzim tarihinin vade tarihinden sonraki bir tarih olarak yazıldığı, fakat davacı tarafından senetlerin kambiyo senedi vasfında takibe konu edilmesi üzerine davalı tarafından gerek takibin iptali yönünden dava açıldığı ve gerekse de sahtekarlık suçlaması ile Cumhuriyet Başsavcılığı"na suç duyurusunda bulunulduğu, suç duyurusu üzerine davacı hakkında senet metninde oynama yaptığı gerekçesi ile ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2001/329 ve 2002/8 sayılı dosyaları ile sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı ve davaların 2001/329 esas sayılı dosya üzerinden birleştirildiği, yapılan yargılama sonunda senet metnindeki tanzim tarihinde yapılan oynamanın bariz bir şekilde anlaşılışıp iğfal kabiliyetinin olmadığından bahisle davacının beraatına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda bahse konu senetlerde tahrifat yapıldığı mahkeme kararı ile de sabit olmakla davalının davacı hakkındaki şikayetinde az da olsa emare vardır. Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.