1. Hukuk Dairesi 2019/4773 E. , 2020/202 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nin maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazını 1997 yılında ikinci eşi olan davalı ...’e, ...’in de 2010 yılında torunu olan diğer davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, emekli olan mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığını, davalı ...’ın halen öğrenci olduğunu, alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir.
Davalı ..., iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, ileride yalnız kalma korkusu ile muris ile evlendiklerini, murisin önceden gelen sağlık problemleri nedeniyle harcamalar yaptıklarını, emekli maaşından arta kalan parayı murise verdiğini, murisin ise taşınmazlarını satarak ilk eşinden olma davacı çocuklarını mülk sahibi yaptığını, yıllar içerisinde oluşan haksızlık duygusu nedeniyle murisin çekişmeli arsayı bedeli karşılığında sattığını, ihtiyacı gereği de torunu olan diğer davalıya devrettiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., dava konusu taşınmazı anneannesi olan diğer davalı ...’ten 6.500,00 TL bedel karşılığı satın aldığını, olayların içinde olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, pasif husumet yokluğundan davalı ... yönünden davanın reddine, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle kayıt maliki davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, 1922 doğumlu ...’in 29.05.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak 1987 yılında ölen ilk eşi ...’den olma davacı çocukları ... ve ... ile dava dışı çocuğu ...’i ve 1987 yılında evlendiği ikinci eşi ...’i bıraktığı, davalı ...’ın davalı ...’in torunu olduğu ( ilk eşinden olma kızı ...’in oğlu ), mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu ... parsel sayılı taşınmazını ( 260 m2’lik Arsa ) 17.09.1997 tarihinde davalı ...’e, ...’in de 30.06.2010 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla devrettiği kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru birçözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakan dava konusu taşınmazı 17.09.1997 tarih ve 4247 yevmiye no’lu akitle ikinci eşi olan davalı ...’e satış göstererek devretmiştir. Muris muvazaasına dayalı eldeki davada, öncelikle mirasbırakanın yaptığı 17.09.1997 tarihli temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. İlk temliki çözüme kavuşturmadan ikinci temlik yönünden bir değerlendirme yapmak yerinde değildir. Bir başka ifadeyle, davalı ...’ın kazanımının korunup korunmayacağı, ilk temlikin muvazaalı olduğunun tespiti halinde tartışmaya açılacaktır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Davacı taraf, 17.09.1997 tarihli temlikin muvazaa ile illetli olduğunu kanıtlamalıdır.
Ne var ki, toplanan deliller ve özellikle davacı tanıklarının beyanları dikkate alındığında davacı tarafın mirasbırakanın mal kaçırma amacını ortaya koyduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ikinci temlik üzerinde durularak davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı ...’in yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.