3. Hukuk Dairesi 2017/11398 E. , 2017/13515 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kimlik bilgileri kullanılarak, rızası ve bilgisi dışında davalı şirketler üzerinden onlarca hattın kendi adına görüşmeye açıldığını, bu hatlar üzerinden işlenen çeşitli suçlar sebebiyle hakkında cezai soruşturmalar ve kovuşturmalar yapıldığını, bu nedenle kişilik haklarının zarar gördüğünü ileri sürerek, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu abonelik sözleşmelerinin dava dışı bayii ile imzalandığını ve bu nedenle kendilerine kusur izafe edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerinde, Dairemizin 03.04.2014 tarih ve 2014/2888 esas, 2014/5372 karar sayılı ilamı ile, "...Mahkemece, dosyaya delil olarak sunulan sözleşmelerdeki imzaların davacı tarafından inkar edildiği gözetilerek, imzaların aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taraflar arasında abonelik sözleşmesinin kurulup kurulmadığı yönünde araştırma yapıldıktan sonra öncelikle görev konusunda karar verilmesi gerekirken, belirtilen konularda araştırma ve inceleme yapılmadan, davanın esası yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda mahkemece, dava konusu abonelik sözleşmelerinin dava dışı bayiiler tarafından yapılmış olması, davalı şirketlerin bayileri tarafından yapılmış kusurlu bir davranış nedeniyle davacının zarara uğraması durumunda bayiin kusurlu davranışından sorumlu tutulamayacağı ve dava konusu olayda kusursuz sorumluluk koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava haksız eyleme dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı, kimlik bilgileri kullanılarak kendi talebi olmaksızın sahte imzalarla adına telefon hatları açıldığını, bu durumu hakkında başlatılan çeşitli cezai soruşturmalar sonucu yaptığı araştırmalarla öğrendiğini, açılan hatların kim tarafından kullanıldığını bilmediğini, yapılan cezai soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle yıllardır ifade verip kendini aklamaya çalıştığını ve bu durumun nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davaya konu abonelik sözleşmelerinin davalı.. şirketlerinin çeşitli bayiileri tarafından düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda dava dışı bayiiler gerekli denetimi yapmamış ve adına hareket ettiği davalı firmalar ile birlikte davacı adına kayıtlı telefon hatlarının açılmasına neden olmuştur. Davalı.. şirketleri ise bayisini iyi seçmemek ve onu yeterince eğitip denetlememekle davacının zarara uğramasından sorumlu olup, ayrıca telefon hattının işletiminin davalıya ait olması ve aboneliğin davalı şirketler adına tesis edilmiş olması gözetildiğinde, abonelik işlemleri sırasında bayinin özensiz davranışı nedeniyle davalıya husumet yöneltilmesi hukuka uygundur. Abonelik işlemlerinin davalı tarafından değil bayii tarafından yapılmış olması aralarındaki iç ilişki olup, zarar gören yönünden hukuki önem taşımaz.
O halde mahkemece, davacının kimlik bilgileri kullanılarak, rızası ve bilgisi dışında adına onlarca telefon hattı açıldığı ve bu hatlar ile işlenen suçlar sebebiyle davacının pekçok cezai soruşturma ve kovuşturmaya maruz kaldığı da göz önüne alınarak, toplana taraf delilleri doğrultusunda varılacak uygun sonuç çevresinde işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, mahkemece davanın husumet yönünden reddedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.