1. Hukuk Dairesi 2016/14280 E. , 2020/198 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın maliki olduğu ... ada ... sayılı parseldeki ... no’lu bağımsız bölümünü 30.11.1999 tarihinde ikinci eşi olan davalı ...’a satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, muris ile 1995 yılında evlendiklerini, ilk eşten olma çocukların bu evliliğe karşı çıktıklarını, evlenmeden önce ve evlilikten sonra biriktirdiği yaklaşık 30.000,00 TL’lik ziynet eşyalarını muris eşine verdiğini, murisin de 1999 yılında dava konusu taşınmazı devrettiğini, satışın gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, 1940 doğumlu mirasbırakan ...’ın 26.09.2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak 1994 yılında ölen ilk eşi ...’den olma davacı çocukları ..., ..., ... ve ...ile 1995 yılında evlendiği davalı ... ( 1958 d’lu ) ve ondan olma dava dışı kızı ...’yi bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu ... ada ... sayılı parseldeki ... no’lu bağımsız bölümü ... tarih ve ... yevmiye no’lu akitle davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmıştır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirabırakan ... ölümü ile geriye dört parça taşınmaz bırakmıştır. Anılan taşınmazlar incelendiğinde, ... ada ... parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu, payının 3.759,47 m2’lik alana tekabül ettiği, ayrıca dava konusu bağımsız bölüm ile aynı binada ..., ... ve ... no’lu bağımsız bölümlerin de tam pay üzere maliki olduğu tespit edilmiştir. Mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırma kastı ile hareket etmesi halinde maliki olduğu tüm taşınmazları devretme amacıyla hareket edeceği hayatın olağan akışı gereğidir. Anılan bu husus tek başına iradenin tespitinde yeterli değil ise de, önemli ölçütlerden biridir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı taraf, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu kanıtlamalıdır.
Ne var ki, toplanan deliller, tanık ifadeleri ve özellikle mirasbırakanın geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bıraktığı birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini davacı tarafın kanıtladığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.