Ceza Genel Kurulu 2017/1023 E. , 2019/629 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 286-365
Kasten yaralama suçundan sanık ..."ın TCK"nın 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.11.2014 tarihli ve 390-182 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.02.2016 tarih ve 24548-3525 sayı ile;
"...Müşteki ... ile sanığın boşandıkları, müşterek çocuk 27.10.2001 doğumlu mağdur ..."ın velayetinin babasına verildiği, taraflar arasında bu nedenle ihtilaf bulunduğu, dosya içeriğinde bulunan Mersin Devlet Hastanesinin 24.06.2014 tarihli adli rapor içeriğinde mağdur ..."ın yaralanmasına ilişkin somut bir lezyona rastlanılmadığı, oluşa ve dosya içeriğine göre sanığın atılı suçu işlediğine dair iddiadan başka cezalandırılmasına yeterli olacak şekilde yasal ve somut herhangi bir delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 23.05.2016 tarih ve 286-365 sayı ile;
"...Yargıtay ilamında mağdur hakkında düzenlenen raporda mağdurun yaralanmasına ilişkin somut bir lezyona rastlanmadığı belirtilmiştir. Sanığın eylemi oğluna bir kez tokat atma şeklinde gerçekleşmiş olup ve raporun da olaydan hemen sonra alınmaması nedeniyle lezyona rastlanmaması olağandır. Mağdurun, babasına iftira atmasını gerektiren bir neden yoktur. Velayetin babada olması suçun işlenmediği sonucunu doğurmaz. Mağdur olayı, 24.06.2014 tarihli ilk beyanında, avukat huzurunda ayrıntılı olarak anlatmıştır ve bu beyanları da dosya içeriği ile örtüşmüştür." gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.11.2016 tarihli ve 361536 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1361-2059 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 12.09.2017 tarih ve 444-10653 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
24.06.2014 tarihinde saat 10.05’te Kolluk tarafından düzenlenen tutanakta; saat 10.00 sıralarında katılan ... (Rikhay) ..."nun, Polis Merkezine gelerek boşandığı eşi sanık ...’ın, öz çocukları olan mağdur ...’ı dövdüğü iddiasıyla şikâyetçi olduğunun belirtildiği,
Mersin 5. Aile Mahkemesinin 25.06.2014 tarihli ve 2014/244 değişik iş sayılı kararı ile, mağdur ... hakkında 6284 sayılı Kanun’a göre koruma kararı verilerek, sanık ...’ın aynı Kanun’un 5/1-a maddesi uyarınca mağdur ...’a yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama ve küçük düşürme içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına karar verildiği,
Mağdur ... hakkında Mersin Devlet Hastanesi tarafından 24.06.2014 tarihinde saat 09.12’de düzenlenen genel adli muayene raporunda; mağdurun genel durumunun iyi, bilincinin açık, koopere, fizik muayene bulgularının normal olduğu, sağ kulakta ağrı şikâyetinin bulunduğu, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... Kollukta avukat eşliğinde; annesi ile babasının boşandıklarını, babası olan sanık ...’ın yanında Biga ilçesinde kaldığını, 23.06.2014 tarihinde saat 08.00 sıralarında babasına, bisikletiyle halasına gitmek istediğini söylemesi üzerine kendisine küfrederek bir kere vurduğunu, babasının kendisine sürekli bu şekilde davrandığını, babasının iş yerine gitmesi üzerine evden ayrılarak otogara gittiğini, Mersin’de bulunan annesinin yanına gitmek için Adana"ya giden bir otobüsten bilet aldığını ancak yanında parası olmadığı için bilet ücretini Adana"da annesinin ödeyeceğini söylediğini, Adana"ya gittiğinde annesi olan katılan ...’yı aradığını, annesinin gelip kendisini aldığını, velayetinin babasından alınarak annesine verilmesini istediğini, babasından şikâyetçi olduğunu,
Bozma öncesi 18.11.2014 tarihli duruşmada önceki ifadesini tekrar eden ve sanıktan şikâyetçi olduğunu belirten mağdur ..., bozma sonrası istinabe olunan Mahkemede yapılan 16.05.2016 tarihli duruşmada avukat ve psikolog eşliğinde; olay tarihinde sanığın kendisine vurmadığını, annesini özlediği için babasının yanından kaçıp annesinin yanına gittiğini, Mersin’deki doktorların annesinin tanıdığı olduğu için o şekilde rapor yazdıklarını, bu ifadesinin doğru olduğunu, şikâyetçi olmadığını,
Aynı duruşmada yer alan psikolog bilirkişi; mağdurun kardeşi Çağan ile danışmanlık tedbiri kapsamında görüştüğü sırada mağdur ... ile görüştüğünü, kendisine de olayın Mahkemede anlattığı şekilde olduğunu söylediğini, mağdurun zihinsel ve fiziksel gelişiminin yaşıtları ile uygun olduğunu ve beyanına itibar edilebileceğini,
Katılan ... (Rikhay) ... Kollukta; olaydan yaklaşık 1 ay önce sanıktan boşanarak Mersin"e yerleştiğini, 2003 doğumlu oğlu Çağan’ın velayetinin kendisine, 2001 doğumlu oğlu Kağan’ın velayetinin ise sanığa verildiğini, Çanakkale"de sanıkla birlikte yaşayan oğlu Kağan’ın, 24.06.2014 tarihinde saat 08.00 sıralarında Mersin’e geldiğini, sanığın kendisini dövdüğünü, küfrettiğini ve evden kovduğunu söylediğini, bunun üzerine oğlunu alarak hemen karakola gidip şikâyette bulunduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede önceki ifadesinden farklı ve ona ek olarak; oğlu Kağan’ın bilet bulamaması nedeniyle doğrudan Mersin"e gelmediğini, Adana"ya geldiğinde kendisini aradığını, bunun üzerine Adana’ya giderek oğlunu alıp Mersin’e döndüklerini, sanığa iftira atmadığını, oğlunun velayetini almak kastıyla hareket etmediğini, oğlu Kağan kendisine ne anlattıysa ona göre hareket ettiğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; katılan ...’dan boşandıktan sonra oğlu mağdur ...’ın velayetinin kendisine verildiğini, mağdur ile birlikte Çanakkale ili, Biga ilçesinde yaşadıklarını, 23.06.2014 tarihinde mağdur ...’ın gündüz saatlerinde ortadan kaybolduğunu, mağduru aradığını ancak kendisine ulaşamadığını, bir süre sonra katılanın kız kardeşi...’in kendisini arayarak mağdur ...’ın Mersin"e katılanın yanına gittiğini söylediğini, oğlunun katılan tarafından kaçırıldığı ve alıkonulduğu gerekçesiyle Biga Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduğunu, mağdur ...’a vurmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; olay tarihinde mağdurla birlikte sabah evden çıktıkları sırada, mağdurun bisikletle halasına gitmek istediğini söylemesi üzerine mağdura “Oğlum burası Biga, her tarafta çok araba var. Benim ciğerimi yakarsın” dediğini ve bisikletini almadan gitmesini söylediğini, bu nedenle mağdurun kendisine darıldığını ve iş yerine gelmediğini, saat 13.30 sıralarında mağduru aradığında Kemer köyünde bir arkadaşıyla gezdiğini söylediğini, bu saatten sonra mağdurdan haber alamadığını, polis ve jandarmaya haber verdiğini, ertesi gün savcılığa geldiğinde mağdurun annesi tarafından kaçırılarak Mersin"e götürüldüğünü öğrendiğini, kesinlikle mağdura tokat atmadığını, bu olayların Biga ilçesinde yaşandığını,
Savunmuştur.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın, katılan ... (Rikhay) ...’dan boşandıktan sonra velayeti kendisine bırakılan oğlu mağdur ... ile birlikte Çanakkale ili, Biga ilçesinde yaşadığı, 23.06.2014 tarihinde mağdur ...’ın bisikletle halasına gitmek istediğini belirtmesi üzerine sanığın mağdura kızdığı ve buna izin vermediği, bunun üzerine mağdur ...’ın Mersin’de yaşayan annesi katılan ...’nın yanına gitmek için otobüsle Adana’ya gittiği, katılan ...’nın, Adana’da mağdur ...’ı karşıladığı ve birlikte Mersin’e döndükleri, mağdur ...’ın, bir gün önce sanık tarafından dövüldüğünü ve bu nedenle sanığın yanından kaçtığını iddia etmesi üzerine katılanın Polis Merkezine giderek sanıktan şikâyetçi olduğu, Mersin Devlet Hastanesi tarafından 24.06.2014 tarihinde saat 09.12’de düzenlenen raporda mağdurun fizik muayene bulgularının normal olduğu, sağ kulağında ağrı şikâyetinde bulunduğunun belirtildiği olayda; sanığın aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanlarında sanığa tokat atmadığını savunması, olayın herhangi bir tanığının bulunmaması, mağdurun fizik muayene bulgularının normal olduğu belirtilen adli muayene raporunun, tokat atıldığı iddiasından bir gün sonra düzenlenmiş olması ve mağdurun ağrı şikâyetine dair subjektif değerlendirme içermesi, mağdurun bozma sonrası alınan beyanında sanığın kendisine tokat atmadığını, annesinin yanına gitmek için böyle bir iddiada bulunduğunu ifade etmesi ve bilirkişi psikoloğun da mağdurun bu beyanına itibar edilebileceğini belirtmesi karşısında; sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de göz önüne alınarak Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1. Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.05.2016 tarihli ve 286-365 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2. Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.10.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.