10. Hukuk Dairesi 2017/5389 E. , 2017/8526 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, menfi tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacılardan ...’ın ... Kuaförler ve Manikürcüler Odası’nın eski yönetim kurulu başkanı, ...’ın eski ikinci başkan, ...’ın ise eski yönetim kurulu üyesi olduğu, dava dışı oda hakkında 1998-2009 dönemine ilişkin prim borcu nedeniyle 2010/496, 497, 498, ... takip no’lu dosyalarla icra takibine girişilmiş, ilgili ödeme emirleri 08.01.2010 ve 26.01.2010 tarihlerinde odaya tebliğ edilmiştir. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacılar adına düzenlenmiş ve anılan yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibi bulunmamaktadır. Takip konusu borçların ödenmesi yönünde Kurumca düzenlenip davacılardan Sait’e 17.02.2010 tarihinde, İsmail’e 18.02.2010 tarihinde, ... ’ye 19.02.2010 tarihinde tebliğ edilen 15.02.2010 tarihli yazılar ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısıdır. Davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesine ve 506 sayılı Yasanın 80. maddesi hükmüne göre; tüzel kişiliği haiz işverenlerin, temsil ve ilzama yetkili üst düzey yönetici ve yetkilileri haklı bir neden olmaksızın ödenmeyen prim, sosyal yardım zammı ve ferilerinden dolayı Kuruma karşı işverenler ile birlikte müteselsilen sorumludurlar. Bu anlamda salt yönetim kurulu üyesi olmak yeterli olmayıp, prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, üst düzey yönetici sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetki olma gereği de bulunmaktadır. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi de bir kısım farklar dışında anılan maddeye benzer düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü getirmiştir. Takibe konu borca ilişkin dönemlerde geçerli yasal düzenleme uyarınca, davacıların temsil ve ilzam yetkisi bulunup bulunmadığı kuşku ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgıya dayalı değerlendirme sonucunda, zamanaşımına uğramayan borçlar yönünden davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- Kabule göre de; 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından, 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi hükmü gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı borcu yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre, zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapılıp, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesiyle birlikte 102. maddesinin de uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür. Buna göre 2004/6 dönem borcununda zamanaşımına uğradığı gözetilmesizin 2004/5. dönem borcu itibariyle zamanaşımı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde; taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek h ... nde davacılara iadesine, 30.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.