Esas No: 2019/2127
Karar No: 2022/15864
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/2127 Esas 2022/15864 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükümde hukuka uygun şekilde yargılandığını ve suç vasfının doğru belirlendiğini belirterek, temyiz nedenlerinin yerinde görülmediğine karar vermiştir. Ancak, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hükmün incelenmesinde sanığın eyleminin Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesine uyduğu ve TCK'nin 268. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığına karar veren mahkeme, hükmü bozmuştur. Sanık hakkında idari para cezası verilmesine yer olmadığına karar veren mahkeme, Kabahatler Kanunu'nun 20/1. maddesi uyarınca bu cezanın verilmeyeceğini belirtmiştir.
Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için, sanığın işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması gerekmektedir. Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi ise, kamu görevine kimlik veya adresiyle ilgili gerçeğe aykırı bilgi verilmesi veya bu bilgilerin verilmesinden kaçınması halinde idari para cezası öngörmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
...
...
1- Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilerek fiilin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA,
2- Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
TCK'nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, TCK'nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrası ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCK’nin 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması halinde Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hakkında yürütülen başka soruşturma nedeniyle firari olan sanığın yakalama emri doğrultusunda olay günü Batman ilinde yakalandığı, kendisine kolluk görevlileri tarafından kimlik bilgilerinin sorulması üzerine akrabası olan mağdur ...'ün ismini ve kimlik bilgilerini verdiği ve sürücü belgesini sunduğu, sanığın aranan şahsa benzemesi nedeniyle durumundan kuşkulanıldığı, üzerinde bulunan sürücü belgesinde yer alan bilgilerin kendisine ait olmadığının tespit edildiği olayda; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun'un 40/1. maddesine uyduğu ve 5237 sayılı TCK’nin 268. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince, uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 03.05.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK'nin 322 ve Kabahatler Kanunu'nun 24. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu'nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 11.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.