3. Hukuk Dairesi 2016/3615 E. , 2017/13443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; unlu mamuller işi yaptığı işyerini kapatmaya karar verdiğini, davalı ve kardeşinin ortaklık teklifi üzerine ikisini işletmeye ortak ettiğini, tüm işleri davalı ve kardeşinin yürüttüğünü, davalı ve kardeşinin kazancı düşük göstererek davacı ile kazancı paylaşmama noktasına geldiğini, ortaklığı bitirmek zorunda kaldığını, bir yıl sonra davalı ve kardeşinin 10 aylık maaş alacağından bahisle icra takibi başlattıklarını, takibin kesinleştiğini, haciz baskısı altında protokol düzenlenip 5.000 TL ödeme yaptığını, taraflar arasında istihdam ilişkisi değil ortaklık ilişkisi bulunduğunu, yazılı bir belge olmasa da tanıkların olduğunu belirterek, icra doyasından borçlu olmadığının tespiti ve 5.000 TL’nin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, ortaklık ilişkisinin yazılı belge ile ispatı gerektiğini, davalının davacının yanında hizmet akdine dayalı olarak çalıştığını, davalının kardeşi....ık ile birlikte personel işlemleri muhasebe işlemleri ve alım satım işlemlerinde yönetici konumunda olduklarını kabul ettiklerini belirterek, davanın reddine ve % 20 oranında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, adi ortaklığın kurulabilmesi için yazılı şekil gerekli olmadığı, adi ortaklık sözleşmesi sözlü olarak da yapılabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının ... ... 2. İcra Müdürlüğünün 2013/5427 E. sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, 5.000 TL alacağın davalıdan istirdatına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m.6) Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır.
HMK"nın 200.(HUMK m.288 ve 289.) maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL"yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.
Somut olayda; davacı, davalı ile aralarında sözlü bir ortaklık ilişkisi kurulduğunu iddia ederek, işçi alacağından kaynaklı başlatılan icra takibi kapsamında ödediği 5.000 TL"nin istirdatını ve kalan icraya konu bedelden borçlu olmadığının tespitini talep etmiş; davalı ise davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını savunmuştur.
Davacı, davalı ile adi ortaklık kurduklarına ilişkin tanık dinletmiş ve mahkemece tanık beyanları esas alınarak taraflar arasında sözlü bir adi ortaklık ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de; yukarıda belirtilen husular dikkate alındığında davacı iddiasını usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamamıştır.Uyuşmazlığın miktarı itibari ile, davalı tarafın açık muvaffakatı bulunmaması nedeni ile tanık dinlenilmesi ve dinlenilen bu tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir.
Bu durumda davacı tarafın iddiasını ispat zımnında, "yemin" delili kalmaktadır, dosyanın incelenmesinden davacının "yemin" deliline dayandığı anlaşılmaktadır.
Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, davacının davalı ile aralarında adi ortaklık bulunduğu iddiasını HMK"nın 200.maddesi kapsamında yazılı delille ispat edemediği kabul edilerek, davacıya, iddiasını ispat zımnında, davalıya yemin teklif etme hakkının kullandırılması ve yaptırılacak yeminin sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacıya, adi ortaklığın varlığı hususunda davalıya yemin teklif etme hakkının kullandırılması ve ortaya çıkacak uygun hukuksal sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu yön gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.