8. Ceza Dairesi 2018/3746 E. , 2020/11863 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : İftira, hakaret
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
I- Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Tayin edilen adli para cezasının nevi ve miktarına göre hüküm, 6217 sayılı Yasanın 26. maddesi ile eklenen, 5320 sayılı Yasasının geçici 2. maddesi uyarınca, kesin nitelikte olup temyizi olanaklı olmadığından, sanık müdafinin temyiz isteğinin CMUK.nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
II- Sanık hakkında iftira suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Basın hürrriyeti Anayasamızın 28. maddesinde; "Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27"nci maddeleri hükümleri uygulanır..." şeklinde düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "İfade özgürlüğü" başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında ifade özgürlüğünün korunmasını, 2. fıkra ise ifade özgürlüünün kullanılması üzerindeki kısıtlama sistemini düzenlemektedir. Her ne kadar 10. madde basın özgürlüğünün açıkça sözünü etmiyorsa da, AİHM, bu maddede ele alınan özgürlüklerin kullanılması bakımından basına özel statü tanıyan bir dizi ilke ve kuralı ortaya çıkaran kapsamlı bir içtihat hukuku geliştirmiştir;
Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir (Centro Europa 7 S.R.L. ve Di Stefano, § 131)
Bir gazetecinin, bir başkasının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller; özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece, bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir. Gazetecilerin, başkalarına karşı hakaret veya provokasyon gibi görülebilecek ya da başkalarının şöhretlerine halel getirebilecek bir alıntıyı yaparken söylenenle aralarına sistematik ve formel biçimde mesafe koyması gerektiği yolunda genel bir talep, basının güncel olay, fikir ve kanaatler konusunda bilgi vermeye ilişkin rolü ile bağdaştırılamaz (Jersild-Danimarka, 1994; Thoma-Lüksemburg, 2001)
İfade özgürlüğü kapsamının sadece hoş karşılanan görüşlerin değil rahatsız edici görüşlerin açıklanmasını da kapsadığı ve basının kamu denetçisi rolünü gerçekleştirirken abartıcı hatta provoke edici olabileceği, basın mensuplarının tekrar ettikleri iddialarından kendilerini ayrık tutma konusunda genel bir yükümlülük yüklenemeyeceği gözetilmelidir. (AİHM- THOMA/LÜKSENBURG- 29.03.2001)
Soruşturmanın gizliliğini basının ihlal edebileceğine dair başvuru konusu olayda ise; devam etmekte olan bir tazminat davasının soruşturmasının gizliliğini bir basın toplantısı sırasında ihlal eden gazetecinin mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir. (AİHM-WEBER/ İSVİÇRE- 22.05.1990 )
İnternet, son yirmi yıldır ülkemizde hızla yaygınlaşan ve ifade özgürlüğünün hayat bulduğu bir alandır. Bu deyişle, ifade özgürlüğü konusunda geçerli bütün ilkeler, bu alanda da geçerlidir. Sözleşme"nin 10. maddesi sadece bilgi verme, bilgileri yayma özgürlüğü tanımaz; bu özgürlük aynı zamanda halkın bu bilgileri alma hakkını da içerir (Observer et Guardian, § 59). İnternet siteleri ise, gerek erişilebilir olmaları, gerek de önemli miktarda bilgi saklama ve yayma kapasiteleri nedeniyle, halkın güncel bilgilere erişimini kolaylaştırmakta ve böylece bilginin yayılmasını sağlamaktadırlar. Bu sebeple, internet alanında arşivlerin oluşturulması ifade özgürlüğünün bir parçasıdır (Limited no 1 ve 2, § 27).
İftira suçunu oluşturabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği; oluş ve dosya kapsamına göre, söz konusu haber nedeniyle katılan hakkında adli ve idari bir soruşturma başlatılmadığı,
Bu açıklamalar ve incelenen dosya kapsamına göre; sanık ...’un ... Gazetesi"nin Genel Yayın Yönetmeni olduğu, 25.10.2013 tarihli ... Gazetesi"nin ilk sayfasında, ‘‘ ..., ..."e nasıl bağırdı’’, ‘‘Bir yıl 8 ay hapis cezasını kim aldı’’, ‘‘... sanığı korudu mu? Mağdureyi işten neden attı?’’, ‘‘ ... eşim başbakan yardımcısı seni hapse attırırız ’’ diye tehdit etti mi ?, ‘‘ Bu haberin skandal görüntülerinini ...com"dan izleyebilirsiniz...,’’ ‘‘Mağdure ..., Ak Parti ile nasıl tehdit edildi?’’, ‘‘Biz Ak Partiliyiz, Sana İftira atarız’’ yan manşet ve başlık ve gazetenin internet sitesinde yayınlanan videoda, sanık ...’un sorduğu “sizi tehdit ederken ... Bey’in milletvekili yönünü mü kullanıyor” şeklindeki soruya, ...’in “ tabi ki onu ifade, yok biz milletvekiliyiz ...Bey Ak Partili olduğu için CHP, MHP duymasın dedi” şeklinde beyanda bulunduğu, yine aynı videoda "..."de 30 Nisan 2013 günü işe geldi gördüm oysaki ifadesinde şehir dışındaydım diyor YALAN SÖYLÜYOR" şeklinde ’’ haber metni ve röportaj hazırlayıp gazete ve internet ortamında yayınlamak şeklindeki eyleminin basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme sınırları içerisinde kaldığı hukuka aykırı bir fiil isnadının bulunmaması nedeniyle yasal unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de; Sanığın adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın mahkumiyet kararı niteliğinde bulunmadığı, 5271 sayılı CMK.nın 231/6-b maddesi uyarınca, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda oluşan kanaate göre hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekirken, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak 6545 sayılı Yasanın 72. maddesi ile değişik ve suç tarihi itibariyle uygulanması mümkün olmayan CMK.nın 231. maddesinin 8. maddesine dayanılarak " hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verildiği, yeniden karar verilmeyeceğinden " bahisle yetersiz gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.