8. Hukuk Dairesi 2018/13847 E. , 2019/2919 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ürün Bedelinin Tazmini
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün ve 21.12.2017 tarihli ek kararın duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve müşterekleri vekili, asıl davalı-birleşen davacı ... ve ... ve müşterekleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.03.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dosyada davacılar vekili, davalıların bir kısmı ile vekil edenlerinin müşterek malik oldukları 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 27, 29, 30, 31, 33 ( 160 ve 161 ), 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 42, 44, 46, 47, 48, 49, 50, 51 ve 52 parsel sayılı taşınmazların 1981 yılında haricen taksim edildiğini, o tarihten bu yana da harici taksime göre tasarruf edilip ekilip biçildiğini, davalıların 05/06/2014 tarihinde vekil edenlerine isabet eden taşınmazlardaki arpa ürününü biçerek alıp götürdüklerini, bunun üzerine Kaymakamlık emri ile biçilme halinde yakalanan 190 tonluk arpa ürününün yed-i emin sıfatıyla ... adlı şahsa teslim edildiğini belirterek yed-i eminde bekletilmekte olan arpa ürününün vekil edenlerine ait olduğunun tespitine ve bu ürünün davalılardan alınarak vekil edenlerine teslimine karar verilmesini istemiş, 13/8/2014 havale tarihli dilekçe ile, 190 ton arpa olarak belirtilen arpanın 60 ton olarak düzeltilmesini talep etmiş, 30/5/2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de, yed-i eminde bekletilmekte olan arpa ürünün satılıp paraya çevrilmesi nedeni ile, arpanın davalılardan alınarak vekil edenlerine teslimini içeren davayı bedel ve tazminat davasına dönüştürdüklerini beyan etmiştir. Birleşen davanın ise reddini savunmuştur.
Bir kısım davalılar vekili Av. ..., vekil edenleri adına vekaleten kendi adına asaleten verdiği cevap dilekçesinde, davaya konu arpaların davalılardan ... tarafından ekilip biçildiğini, vekil edenleri ile bu davanın bir ilgisinin olmadığını, davacıların beyanlarının çelişkili olduğunu, 1981 yılında harici taksim olduğu olgusunun da doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Bir kısım davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Birleşen dosyada davacı/asıl dosya davalı ..., dava konusu 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 27, 29, 30, 31, 33 (160 ve 161), 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 42, 44, 46, 47, 48, 49, 50, 51 ve 52,145 ve 147 parsel sayılı taşınmazların bir kısmında kendisinin, bir kısmında da çocuklarının malik olduğunu, bahse konu taşınmazlarda asıl dosya davacıları/birleşen dosya davalıların da payı bulunduğunu, davalıların dava konusu taşınmazlara haksız olarak müdahale ettiğini belirterek, dava konusu taşınmazlara davalılar tarafından yapılan haksız müdahalenin men-ine ve taşınmazların müdahale edilen kısımlarının tarafına teslimine karar verilmesini istemiş, asıl davanın ise reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, dava konusu arpa bedeli olarak bilirkişice hesap edilen 134.175,00 TL nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, hükmün asıl dosya davalıları ... ve müşterekleri vekili ile asıl dosya davalıları ... ve müşterekleri ile asıl dosyada davalı/birleşen dosyada davacısı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece 21/12/2017 tarihli ek kararla, ... ve müştereklerinin yatırması gerekli olan 2.291,70 TL nispi temyiz harcını muhtırada belirtilen 1 haftalık kesin süre içinde yatırmadığı gerekçesi ile bahsi geçen davalılar açısından kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş, bu ek karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1.Mahkemece, bahsi geçen davalılarca yapılan temyiz başvurusu hakkında temyiz harcı yatırılmadığından kararın temyiz edilmemiş sayılmasına dair ek karar verilmiş ise de, temyize konu kararın diğer davalılar vekili tarafından da temyiz edildiği ve gerekli temyiz harcının yatırıldığı, yatırılan bu harcın hükmü temyiz eden tüm davalılara sirayet edeceği anlaşıldığından, ek kararının kaldırılarak hükmün esas yönünden incelenmesine karar verilmiştir.
2.Asıl dava ürün bedelinin tazmini, birleşen dava paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, asıl dava ve birleşen dava dilekçesine konu olan taşınmazlarda davacılar/birleşen dosyada davalıların malik olduğu, bir kısım taşınmazlarda ise asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davacısı ..."in paylı mülkiyet şeklinde malik olduğu, dava konusu taşınmazların kullanımına ilişkin bir kısım fiili taksim krokilerinin dosyaya sunulduğu, bahsi geçen krokiler incelendiğinde birden fazla taşınmazın zeminde bir bütün olarak kabul edilerek kullanıldığının belirlendiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelinin, dosyaya sunulan taksim krokilerinin geçerliliği ve zeminde kullanım biçimindeki uyuşmazlıklar olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu"nun (BK) 213., Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, Mahkemece, davaya konu taşınmazlarda, gerek asıl davaya gerekse birleşen davaya konu taşınmazların hangilerinde hangi davalıların malik olduklarının belirlenmediği, taraflar arasında taşınmazların kullanımına yönelik geçerli fiili taksim olup olmadığının her türlü teredütten uzak bir şekilde değerlendirilmediği, taşınmazlarda davacıların kullanabileceği bir yer olup olmadığının ya da taşınmazın tamamının davalılar tarafından kullanılıp kullanılmadığının tam olarak araştırılmadığı, yine, asıl davanın konusu olan ürünlerin bedelinin tazmini istemine ilişkin uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için de, az yukarıda belirtilen tüm bu hususların açıklığa kavuşturulması gerektiği düşünülmemiştir.
O halde Mahkemece yapılacak iş, dava konusu taşınmazlarda tarafların malik olma durumlarının tek tek belirlenmesi, yeniden her bir taşınmazın başında ayrı ayrı yerel, teknik ve uzman bilirkişiler ile taraf tanıkları aracılığıyla keşif yapılması, taşınmazların kimin zilyetliği ve tasarrufunda olduğu, malikler arasında uzun süreden beri süregelen bir fiili kullanım biçiminin oluşup-oluşmadığı, taşınmazlarda davacıların kullanmasına elverişli bölümlerin bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeksizin saptanması ve oluşacak sonuca göre gerek ürün bedelinin tazminine ilişkin asıl dava gerekse el atmanın önlenmesine ilişkin birleşen dava hakkında bir karar vermek olmalıdır. Tüm bu hususlar düşünülmeden eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, asıl dosya davalıları ... ve müşterekleri vekili, asıl dosya davalıları ... ve müşterekleri ile asıl dosyada davalı/birleşen dosyada davacısı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine, HUMK"un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 19/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.