Abaküs Yazılım
8. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/3489
Karar No: 2016/6784

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2016/3489 Esas 2016/6784 Karar Sayılı İlamı

8. Ceza Dairesi         2016/3489 E.  ,  2016/6784 K.

    "İçtihat Metni"


    Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından sanık ... hakkında 15.07.2009 tarihli verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kaldırılarak hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı TCK.nun 245/3, 157/1, 207/1. madde ve fıkraları uyarınca hükümlülüğüne dair; ... Ağır Ceza Mahkemesinin 06.11.2013 gün ve 2009/77 esas, 2009/244 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay"ca incelenmesi şikayetçi vekili ve sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi:


    Gereği görüşülüp düşünüldü:

    1- TCK.nun 245/5. madde ve fıkrası gereği etkin pişmanlık hükümlerinin ancak TCK.nun 245/1. maddesi kapsamında uygulanabileceğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamış; hükümden sonra, Anayasa Mahke- mesi"nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile bir kısım ibareleri iptal edilerek, 24.11.2015 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanıp yürürlüğe giren, 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

    Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, sahte üretilen kredi kartını kullanmak suçunun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık müdafiinin, lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün oybirliğiyle (ONANMASINA),

    2- Sanık müdafii ile şikayetçi ... vekilinin, dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyizlerine gelince:

    Duruşmadan usulüne uygun haberdar edilmeyen şikayetçi ... şirketinin, gerekçeli kararın tebliği üzerine vekili aracılığıyla hükmü temyiz ettiği anlaşıldığından, şikayetçi kurumun 5271 sayılı CMK.nun 260/1. madde ve fıkrası uyarınca yasa yollarına başvurma hakkı bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;

    a) Şikayetçinin duruşmadan haberdar edilip iddia ve delillerini sunma ve davaya katılma olanağı sağlanarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, iddia hakkı kısıtlanmak suretiyle CMK.nun 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması,

    b) 10.11.2008 gün ve 27050 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürür- lüğe giren 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun hükümden sonra 19.02.20014 tarih ve 28918 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6515 sayılı Kanun ile değişik 63. maddesinin 10. fıkrası ve yaptırıma bağlanan 56. maddesinin 2. ve 4. fıkralarındaki "işletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verilemez bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez ve bunlar kullanılamaz." hükmü karşısında; sanığın sahte abonelik sözleşmesi düzenletmek şeklindeki eyleminin, özel hüküm niteliğinde bulunan 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 56. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığının karar yerinde tartışılmasında zorunluluk bulunması,

    c) Sahte olarak düzenlenmiş ancak aslı ele geçmeyen kimlikle katılan bankadan sözleşme imzalamak suretiyle kredi kartı çıkartıp teslim almaktan ibaret eylemi, GSM operatöründe sahte abonelik sözleşmesi düzenletmek suçundan ayrı, bağımsız olup TCK.nun 245/2. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden, zincirleme suç kapsa- mında kabul edilerek uygulama yapılması,

    Yasaya aykırı, şikayetçi vekilinin ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 25.05.2016 gününde 2-b ve c bendi yönünden oyçokluğu, diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.


    KISMEN KARŞI OY DÜŞÜNCESİ

    Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı, sanık ..."ın, bir şekilde ele geçirdiği müşteki ..."ün kimlik bilgilerini kullanmak suretiyle 23.12.2006 tarihinde ... Bankasına müracaat edip banka ile sözleşme düzenleyerek kredi kartı çıkarması ve aynı kimlik bilgileri ile 11.01.2007 tarihinde ... İletişim Hizmetleri AŞ."den müşteki adına sözleşme yapıp GSM hattı açtırması eylemlerinin sahtecilik suçu yönünden vasıflandırılmasına ilişkindir.

    1- Kısaca belirtmek gerekirse, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması (TCK m. 245), dolandırıcılık (TCK m. 157, 158) ve belgede sahtecilik (TCK m. 204 vd.) suçları birbirinden ayrı, bağımsız suçlar olup, anılan her bir suçun unsurları ve suçla korunan hukuki yararlar farklıdır. Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması ile dolandırıcılık suçlarında korunan hukuki yarar banka veya kişilerin malvarlığı iken, sahtecilik suçlarında korunmak istenen hukuksal yararın, belgelerin gerçekliğine ilişkin toplumda oluşan kamu güveni olduğu öğreti ve uygulamada kabul edilmektedir.

    2- Gerek öğreti, gerekse Yargıtay CGK ile Özel Daire Kararlarında belirtildiği gibi, TCK’na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, kural olarak "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusudur. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Bu kuralın istisnalarına ise, TCK’nun "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.

    TCK"nun 212. maddesinde de “Sahte resmi veya özel belgelerin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur” kuralı ile sahtecilik suçları bakımından özel bir içtima hükmü getirilmiş, resmi veya özel belge kullanılarak TCK kapsamındaki başka bir suçun işlenmesi halinde failin iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılacağı belirtilerek, gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Örneğin, sahte belge kullanılarak; dolandırıcılık, zimmet, güveni kötüye kullanma, sahte kredi kartı üretme suçlarından biri veya birkaçı işlenmişse fail, anılan suçlarla birlikte ayrıca sahtecilik suçundan da cezalandırılacaktır. Yargıtay CGK ve Özel Daire uygulamaları istikrarlı olarak bu yöndedir (CGK., 11.07.2006, 2006/182 E., 2006/182 K., CGK., 08.10.2013, 2012/15-1355 E., 2013/408 K.)

    3- Yargıtay CGK"nun Kararında açıklandığı gibi, “TCK"nun 43/1. maddesinde; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde ... zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiştir. ... TCK"nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için; aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi, işlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.” (CGK, 22.04.2014, 2013/11-397 E., 2014/202 K.)

    4- Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince;

    İddianamede, sanık ... hakkında, “Yapılan inceleme ve değerlendirmede şüphelinin müşteki ..."e ait kimlik bilgilerini kullanarak bankaya müracaata bulunduğu, bu şekilde üzerine atılı evrakta sahtecilik suçunu işlediği ardından şüphelinin aynı kimlik bilgileri ile ... İletişim Hizmetlerine başvurarak hat açtırdığı ve bu şekilde teselsül eden evrakta sahtecilik suçunu işlediği” belirtilerek, bu eylemleri nedeniyle “zincirleme biçimde özel belgede sahtecilik suçundan, TCK 207/1, 43 maddelerinin tatbiki istemiyle kamu davası açılmıştır.

    Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda, sanığın dolandırıcılık ve kredi kartının kötüye kullanılması suçları ile birlikte bu suç fiilleri de sabit görülerek sanığın zincirleme biçimde özel belgede sahtecilik suçundan (TCK m. 207, 43) cezalandırılmasına karar verilmiştir.

    5- Daire çoğunluğu ise;

    Kararın 2-b bendinde, sanığın, 11.01.2007 tarihinde ... İletişim Hizmetleri AŞ. ile müştekinin kimlik bilgileri ile sözleşme yapıp GSM hattı alması eyleminin, hükümden sonra 19.02.2014 tarih ve 28918 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve daha lehe hüküm içeren 6518 sayılı Kanun ile değişik 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 63. maddesinin 10. fıkrası ile yaptırıma bağlanan 56. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığının tartışılmasında zorunluluk bulunması,

    Kararın 2-c bendinde de, sanığın müştekinin kimlik bilgileri ile 23.12.2006 tarihinde katılan banka ile kredi kartı sözleşmesi imzalayıp kredi kartı çıkararak teslim alması eyleminin, sahtecilik değil, zincirleme biçimde işlenmiş TCK"nun 245/2. maddesi kapsamındaki suçu oluşturduğunun gözetilmemesi gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir ki buna katılmak mümkün değildir. Şöyle ki;

    1- Sanığın 23.12.2006 ve 11.01.2007 tarihlerinde 19 gün arayla müşteki ..."ün kimlik bilgilerini kullanarak (dolayısıyla kendisini ... imiş gibi göstererek) katılan banka ve müşteki GSM Şirketi ile iki ayrı sözleşme imzaladığı ve bu sözleşmelerin özel belge niteliğinde olup, eylemlerinin suç tarihleri itibariyle TCK"nun 207. maddesi kapsamında olduğu açıktır. Gerçekleştirilen suça konu eylemlerin işlenme biçimi, aradaki zaman aralığı ve sanığın amacı dikkate alındığında; farklı suçları işleme kararı ile değil, aynı suç işleme kararı ile hareket ettiğinin kabulü ile zincirleme biçimde işlenmiş bir özel belgede sahtecilik suçundan (TCK m. 207/1, 43/1) sanığın cezalandırılması gerekir ki, yerel mahkemede bu yönde hüküm kurmuştur.

    GSM Şirketi ile imzalanan sözleşme, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nda 19.02.2014 tarihinde 6518 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe kadar, TCK"nun 207. maddesi kapsamındaki özel belgede sahtecilik suçunu oluşturuyordu. Sanığın sahtecilik eylemi sadece bu olsaydı, özel yasa değişikliği ile suç için öngörülen ceza para cezasından ibaret olup, önödeme kapsamında olduğundan, Daire çoğunluğunun kararı doğru olacaktı. Ancak sanık 19 gün arayla iki ayrı sahte özel belge düzenleme eylemini gereçekleştirmiş olup, eylemleri TCK"nun 207. maddesi kapsamında zincirleme bir suçtur. Dolayısıyla sahtecilik eylemleri ikiye bölünerek iki ayrı suçun konusu olacak şekilde vasıflandırılamaz.

    2- Sanığın ... bankasından kredi kartı almak amacıyla sahte belgeler ibraz ederek, kredi kartı sözleşmesi imzalaması ve düzenlenen kredi kartını teslim alması eylemlerinin bir bütün halinde TCK"nun 245/2, 43/1. maddelerine uyan suçu oluşturduğuna ilişkin Daire çoğunluğunun kararına katılmak mümkün değildir. Böyle bir kabul için, aynı suç işleme kararı ile değişik zamanda işlenen suçların AYNI SUÇ OLMASI GEREKİR. Yukarıda belirtildiği gibi, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu (TCK m. 245) ile özel belgede sahtecilik suçunun (TCK m. 207) unsurları ve korudukları hukuki yararlar farklı olup, birbirinden ayrı, bağımsız suçlar olduklarından; aynı suçlar olduğunu kabul etmek hukuken mümkün değildir. Çünkü Daire çoğunluğunca, dolandırıcılık suçu işlenirken gerçekleştirilen sahtecilik eylemini (TCK"nun 212. maddesinin açık hükmü karşısında) TCK"nun 207/1. maddesi kapsamında (ancak hükümden sonraki Kanun değişikliği ile 5809 sayılı Kanun kapsamında) ayrı bir suç kabul edilmesine karşın, sahte kredi kartı almak için gerçekleştirilen sahtecilik eylemini ise, sahte kredi kartı üretmek suçunun zincirleme biçimde (TCK m. 245/2, 43/1) işlenmiş suçun bir halkası olarak kabul edilmiştir.

    Sonuç olarak yerel mahkeme, sanığın özel belgede sahtecilik fiillerini doğru vasıflandırmıştır. Hükümden sonraki 5809 sayılı Kanun değişikliği lehe olmakla birlikte, sanığın GSM Şirketi ile imzaladığı sözleşmeyi ayrı bir suç, kredi kartı almak amacıyla imzaladığı sözleşmeyi ayrı bir suç kabul edilmesi sanığın aleyhine sonuç doğuracağından, suç ve karar tarihi itibariyle eylemlerinin, aynı suç işleme kararı ile zincirleme biçimde işlenmiş bir özel belgede sahtecilik suçunu oluşturduğuna ilişkin (TCK m. 207/1, 43/1) yerel mahkeme uygulamasında isabetsizlik bulunmadığından, çoğunluğun, bu konuya ilişkin 2 no"lu bozmanın (b) ve (c) kısımlarına katılamıyorum.

    KISMİ KARŞI DÜŞÜNCE

    Sanık ... hakkında, mağdur ...’ün kimlik bilgileriyle ...’a başvurarak kredi kartı almak için belgeleri sahte olarak düzenlemek suçundan 5237 sayılı TCK.nun 207/1. maddesinden kurulan mahkumiyet hükmünün onanması yerine, sanığın TCK.nun 245/2. maddesinden cezalandırılması gerekçesiyle, yine sanığın ...’e karşı özel belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından kurulan hükmünümlerin ise onanmasına karar verilmesi yerine, eylemin 5809 sayılı Yasanın 56. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağının tartışılmaması gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi yerinde değildir. Şöyle ki;

    Dosya kapsamı ve anlatımlardan, ...’e ait kimlik bilgilerini ele geçiren sanık ...’in ... Bank’a müracaat edip kredi kartı sözleşmesi imzaladıktan sonra sahte olarak kredi kartı çıkarttırıp birçok kez harcama yaptığı, yine sanık ...’in kendi fotoğrafı yapıştırılı müşteki ...’ün nüfus cüzdan fotokopisi ile sözleşme yapıp ...’den telefon hattı alıp kullandığı anlaşılmaktadır.

    1) Sanık ...’ın kendi fotoğrafı yapıştırılı müşteki ...’ün nüfus cüzdan fotokopisi ile sözleşme yapıp ...’den telefon hattı alıp kullandığı olayda; sanığın sahte nüfus cüzdan fotokopisi kullanıp abonelik sözleşmesi yaparak hattı kullandığının sabit olması nedeniyle, yapılan sözleşmenin sahte özel belge niteliğinde bulunduğu ve yerel Mahkeme tarafından da sanığın özel belgede sahteciliği düzenleyen TCK.nun 207/1 ile dolandırıcılığı düzenleyen TCK.nun 157/1. maddelerinden cezalandırılması nedeniyle hükümlerin onaylanması yerine, eylemin 5809 sayılı Yasanın 56. maddesindeki düzenleme gözetilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşene katılmıyorum.

    2) 5237 sayılı TCK.nun 212. maddesi “Sahte resmi veya özel belgelerin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” kuralını getirmiştir. Bu maddeye göre, sahte resmi veya özel belge kullanılarak başka bir suç işlenmesi hali düzenlenmiş ve Kanun Koyucu tercihini açıkça belli ederek iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği kuralını koymuştur.

    Ayrıca, 5237 sayılı TCK.nun 21/1. madde ve fıkrası "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir." Yine TCK.nun 44. maddesi “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” hükmünü içermektedir.

    5237 sayılı TCK.nun 245/3. madde ve fıkrasında tanımlanan suçun maddi unsuru, sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlamaktır. Ancak bu fıkra hükmüne göre cezaya hükmedilebilmesi için fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmaması gerekir. Bu maddedeki suçun oluşması için ilk şart, banka veya kredi kartının sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış olmasıdır. Yani sahte kart oluşturmak veya üzerinde sahtecilik yapmak bu suçun seçimlik hareketleridir. Sahte kart oluşturmak, gerçek kart üzerinde yapılanlar dışında sahtecilik fiillerini ifade eder. Üçüncü fıkradaki suçun oluşması için ikinci şart ise, sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış kartın kullanılması suretiyle yarar elde edilmiş olmasıdır. Haksız yararın fail ya da başka birisine sağlanmasının önemi yoktur. Her iki halde de suç oluşacaktır.

    245. maddenin 3. fıkrasında tanımlanan suçun manevi unsuru ise kasttır yani kasten işlenebilen bir suçtur. Üçüncü fıkra açısından kast, suça konu banka veya kredi kartının sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir kart olduğunu bilmeyi ve bu kartı yarar sağlamak amacıyla kullanmayı istemeyi gerektirir.

    Failin sahte olarak üretilen banka veya kredi kartını satın alması, yani TCK’nun 245/2. madde ve fıkrasındaki eylemi gerçekleştirmesi sonrasında bu banka veya kredi kartını kullanarak haksız yarar elde etmesi, yani TCK.nun 245/3. madde ve fıkrasında tanımlanan eylemi gerçekleştirmesi halinde içtima konusunun ne olacağı da cevaplanmalıdır.

    Burada geçitli suç sözkonusudur. Çünkü failin sahte olarak üretilmiş bir banka veya kredi kartını kullanarak kendisi veya başkası yararına haksız yarar elde edebilmesi için öncesinde bu kartı üretmesi, satın alması ya da bir şekilde kabul etmesi gerekir. Bunlar dışında kartın elde edilmesi için kalan tek seçenek kartın bulunmasıdır ki fail bulduğu kartın sahte olduğunu bilemeyeceği için bu kez de kast unsuru gerçekleşmeyeceğinden 3. fıkrada yer alan suçtan cezalandırmak da mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla 3. fıkradaki suçun işlenebilmesi için failin öncesinde 2. fıkrada yer alan hareketlerden birisini gerçekleştirmesi gerekecektir. Buna göre de 2. fıkrada yer alan hareketler, 3. fıkradaki suç açısından cezalandırılmayan önceki hareketler olacaktır. (Benzer görüş için; Yrd. Doç. Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, s. 553-554)

    Bilindiği üzere, sahtecilik fiillerinin hedefi yine biz­zat sahteciliğin kendisi değildir. Hemen her zaman sahteciliğin ötesinde bir amaca ulaşmak için sahtecilik yapılır. Bu nedenle sahte belge oluşturduktan sonra bu sahte belgeyi kullanan kişi, hem sahte belge düzenlemekten hem de sahte belge kullanmaktan dolayı cezalandırılmaz. Burada da aynı şekilde düşünmek uygun olacaktır. Dolayısıyla, sahte kart oluşturan veya kart üzerinde sahtecilik yapan kişi, daha sonra bu kartı kullanarak yarar sağlayacak olursa, sadece TCK.nun 245/3. maddesinde öngörülen suçtan dolayı cezalandırılması gerekecektir. Nitekim TCK.nun 245/3. maddesinde öngörülen cezanın 245/2. maddesinde öngörülen cezadan fazla olması da bu görüşü destekler niteliktedir.

    Somut olayda da;

    Ceza Genel Kurulunun 27.05.2008 gün ve 2008/11-87 E, 2008/150 K sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın mağdur ...’e ait kimlik bilgilerini kullanarak sahte kredi kartı sözleşmesi imzalamak suretiyle banka görevlilerince basımını sağladığı kredi kartı “sahte oluşturulan” kart niteliğinde olup, bu kartın kullanılması suretiyle kendine haksız yarar sağlaması eyleminin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturmaması ile, 5237 sayılı TCK.nun 21/1. madde ve fıkrasında "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir." şeklindeki düzenleme, geçitli suç teorisi ve TCK.nun 44. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın kastının açıkça sahte olarak üretilen kredi kartının kullanılması sonucu yarar sağlama olduğu ve eyleminin kül halinde 5237 sayılı TCK.nun 245/3. maddesindeki suçu oluşturması ile ayrıca 5237 sayılı TCK.nun 212. maddesi “Sahte resmi veya özel belgelerin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” kuralı karşısında da sanığın TCK.nun 207/1. maddesinden cezalandırılması gerektiği, Mahkeme tarafından da sanığın TCK.nun 207/1, 245/3. maddelerinden cezalandırıldığının anlaşılması karşısında, 5237 sayılı TCK.nun 207/1. maddesinden kurulan mahkumiyet hükmünün onanması yerine, TCK.nun 245/2. maddesinden cezalandırılması gerekçesiyle yerel mahkemenin kararının bozulması yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 25.05.2016








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi