17. Hukuk Dairesi 2010/1512 E. , 2010/4432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Beyoğlu Asliye 3. Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların sürücü, işleten ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı oldukları aracın neden olduğu kazada müvekkilinin yaralandığını, bu suretle zarar gördüğünü ileri sürerek, ıslahla birlikte toplam 20.212,73 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, limit ve kusura göre sorumlu olduklarını savunmuştur.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davalı ... hakkındaki davanın atiye terki nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar bakımından ise davanın kısmen kabulüne, ıslahla artırılan kısım için ıslah tarihinden faiz uygulanmak üzere 20.212,73 TL maddi tazminatın üç davalıdan ve 3.000,00 TL manevi tazminatın sigorta dışındaki davalılardan yasal faizleriyle tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükmedilen manevi tazminat, dosya kapsamına uygun değildir. Zira, Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre, hakimin özel durumları göz önüne alarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı, adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda, davacı yolda yaya olarak yürürken meydana gelen kazada yaralanmış olup, hiçbir kusuru yoktur. Tarafların ekonomik ve sosyal durumu, davacının sakatlık durumu, olayın özellikleri, sorumluluğun niteliği ve olay tarihindeki paranın alım gücüne göre az olup, mahkemece tarafların ekonomik ve sosyal durumu ve uygulanacak temerrüt faizi de nazara alınarak, daha ılımlı, adalete uygun ve makul bir manevi tazminat takdir edilmek üzere, kararın mümeyyiz davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Ayrıca, mahkeme kararında ıslahla artırılan kısımlar için ıslah tarihinden temerrüt faizine hükmedilmiştir.
Davaya konu alacağı doğuran sebep, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. BK"nın 41. ve devamı maddelerine göre, zarardan sorumlu olanlar bakımından haksız eylemin meydana geldiği tarihte temerrüt oluşur, Davalı ... bakımından ise TTK’nın 1299/1. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 1292/1. maddesi ile 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B 2/a maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Zira, davalı ... ile davacı arasındaki hukuki ilişki sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre, davalı ... bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan, zarar miktarı değil kazanın ihbar edilmesidir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğunda olur. Bu itibarla, sigortaya başvuru yapılması veya dava açılmasıyla; kaza, davalı sigortaya ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır.
Bu durumda mahkemece, davalı ... bakımından temerrüdün dava tarihinden önce oluştuğuna dair bir iddia bulunmadığına göre, asıl alacakla birlikte ıslahla artırılan kısım için de davalı ... bakımından dava tarihinden ve diğer davalılar bakımından olay tarihinden faize hükmedilmesi gerekirken, yazlı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.