8. Hukuk Dairesi 2018/13336 E. , 2019/2917 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Terkin
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/03/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı ... bizzat ve karşı taraftan davacı Hazine vekili Avukat ...geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, dava konusu 229 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını belirterek, kıyıda kalan kısmının tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmaza ilişkin kıyı kenar çizgisinin tartışmalı olduğunu, ayrıca, davaya konu taşınmaza ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 Esas 1957/3 Karar sayılı ilamı ile kesin hüküm bulunduğunu, dava konusu taşınmaza ilişkin maddi ve manevi tazminat istemleri bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ilk hükümle, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalıların maddi-manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi üzerine, karar davalılar tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarihli ve 2014/14597 Esas 2014/17453 Karar sayılı ilamı ile "...Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı HMK’nin 303. maddesi düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece de kendiliğinden (re"sen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hükümle çözümlenmiş olması olumsuz dava şartıdır (HMK mad. 114/1-i). Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun) yani dava ile elde edilecek sonucun aynı olması, dava sebeplerinin yani davanın dayandığı maddi vakıaların (olayların) aynı olması yanında davaların taraflarının da aynı olması halinde maddi anlamda kesin hüküm oluşur (YHGK"nin 03.04.2013 tarihli ve 2012/1-1133 E, 2013/421 K. sayılı ilamı) Hal böyle olunca, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 E.1957/3 K. sayılı ve ... Kadastro Mahkemesinin 1972/6 E. sayılı dava dosyalarının (görevsizlikle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.1981 tarihli ve 1980/621 E.1981/356 K. sayılı dosya) getirtilerek incelenmesi, anılan davaların eldeki dava dosyası açısından kesin hüküm teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir..."gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemesince yeniden yapılan yargılama neticesinde, kesin hüküm olabileceği belirtilen 1955/208 Esas sayılı dava dosyasının konusunun davaya konu taşınmaz olmaması, 1980/621 Esas sayılı dava dosyasında da davanın taraflarının ve dava sebeplerinin aynı olmaması nedeniyle kesin hükümden söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulü ile 229 ada 9 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının ipatli ile kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeni ile tescil harici bırakılmasına, davalıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini ile maddi-manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 229 ada 9 parsel sayılı taşınmazın, kadastro tespitinin 08.10.1969 tarihli ve 194 sayılı tapu kaydına istinaden 24.11.1972 tarihinde yapıldığı, kadastro tespitinde taşınmazın ... Kadastro Mahkemesinin 1972/6 Esas sayılı dosyasında davalı olduğundan bahisle malik hanesinin açık bırakıldığı, sonrasında ise 25.03.1998 tarihinde hükmen davalıların murisi ... adına tescil edildiği, mahkemece tutulan 14.07.2014 tarihli tutanakta ... Kadastro Mahkemesinin 1972/6 Esas sayılı dosyasının görevsizlikle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.1981 tarihli ve 1980/621 Esas 1981/356 Karar sayılı dosya numarasını aldığının belirtildiği, yine davalılar tarafından kesin hüküm olduğu iddia edilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 Esas 1957/3 Karar sayılı ilamının dosya arasına alındığı, her iki tescil ilamında da Hazinenin taraf olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, bozma ilamında, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 Esas 1957/3 Karar sayılı ve ... Kadastro Mahkemesinin 1972/6 Esas sayılı dava dosyalarının (görevsizlikle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.1981 tarihli ve 1980/621 Esas 1981/356 Karar sayılı dosya) getirtilerek incelenmesi, anılan davaların eldeki dava dosyası açısından kesin hüküm teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş, mahkemece, bozmaya uyulmuş ancak bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, dosya arasına alınan ve kesin hüküm itirazına konu olan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 Esas 1957/3 Karar sayılı kararı incelendiğinde, ... ... adlı kişinin Hazine ve ... Belediye Başkanlığı aleyhine karşı tescil davası açtığı, davaya konu taşınmazların iki parça halinde olduğu, taşınmazlardan ilkinin şimalinin yol, cenubunun deniz, şarkının ... tarlası, garbının Kalafatçı ...olduğu, diğerinin ise şimalinin yol ve Sarıbekir tarlası, cenubunun deniz, şarkının...ve garbının ...tarlası olduğu, bahse konu sınırları belirtilen bu taşınmazların eklemeli zilyetlikle davacının kullanımında olduğu belirtilerek, her iki taşınmazın da davacı adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece dosya arasına alınan ve Mart 1957 tapu kaydının dayanağının bahsi geçen tescil hükmü olduğu tespit edilmiş ve bu kayıttan yola çıkıldığında eldeki dava konusu taşınmaza ulaşılamadığından, bahsi geçen tescil hükmünün dava konusu taşınmazı kapsamadığı belirlenmiştir. Ancak, az yukarı da belirtildiği üzere, 24.01.1957 tarihli ve 1955/208 Esas 1957/3 Karar sayılı tescil hükmünde, iki parça taşınmazın tesciline karar verilmiştir. Mahkemece yapılan incelemede ise, şimalinin yol ve Sarıbekir tarlası, cenubunun deniz, şarkının...ve garbının ...tarlası olan ve 9.379,50 m2 lik taşınmazın kaydından yola çıkıldığı, tescil hükmüne konu olan, şimalinin yol, cenubunun deniz, şarkının Nazif tarlası, garbının Kalafatçı ...olduğu ve 970,06 m2 lik taşınmaza ilişkin bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Yine, dava konusu taşınmaza ilişkin tespit tutanağı incelendiğinde, 8.10.1969 tarihli ve 194 sıra nolu tapu kaydına istinaden tespitin yapıldığı, bahse konu 1969 tarihli tapu kaydının 05.05.1965 tarihli ve 4 sıra nolu tapu kaydına dayandığı, mahkemece bahsi geçen 05.05.1965 tarihli kaydın ise dosya arasına alınmadığı, bu sebeple de, dava konusu taşınmazın en eski tapu kayıtlarına ve dayanaklarına ulaşılmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, dosyada yer alan tapu kayıtlarının incelenmesinde, dava konusu taşınmazın 1972 yılındaki tespiti sonrasında, davalılar murisinin tespit sonrası kesinleşme öncesi satışlarla taşınmazda malik olduğu görülmüş, ancak taşınmazın en eski kayıtları dosya arasına alınmadığından yukarıda bahsi geçen tescil ilamlarında bahsi geçen taraflar ile eldeki dava konusu taraflar arasına bağlantı kurulmamıştır. Açıklanan bu hususlar sebebi ile, mahkemece yapılan araştırmanın ve alınan bilirkişi raporunun bozma sonrası incelenen tescil ilamlarının kesin hüküm teşkil edip-etmediği konusunda yeterli olduğunu söylebilme olanağı yoktur.
O halde mahkemece yapılacak iş, az yukarıda bahsi geçen 1957 tarihli tescil ilamında yer alan iki parça taşınmaza ilişkin tapu kayıtlarının ve kayıtlara dayanak teşkil eden tüm kayıtların, özellikle dava konusu taşınmazın tespit tutanağında belirtilen 1965 tarihli kaydı dayanak tüm eski tapu kayıtlarının eksiksiz olarak dosya arasına alınması, yine dava konusu taşınmaza komşu olan ve aynı kök kaydından gelen taşınmazların varsa dava dosyalarının getirtilmesi, tüm bunlar temin edildikten sonra, taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, keşif sonrası alınacak bilirkişi raporunda kayıtların çakıştırılarak ve değişik renkli kalemlerle gösterilmek suretiyle krokiye çizilmesi, tescil krokisinin dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, öncelikle yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda tescil ilamı nedeniyle kazanılmış hakkın bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, tescil ilamının kararın tarafı olan Hazineyi bağlayıp-bağlamayacağının düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 19/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.