10. Hukuk Dairesi 2015/22854 E. , 2017/8468 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 04.08.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile masraf ve ödemelerden oluşan Kurum zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olup, Mahkemece, davalılardan ... hariç diğer davalılar vekilinin davayı ön inceleme duruşmasından önce kabul etmesi nedeniyle, davanın kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 312/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin tamamından ...’ın sorumlu tutulmasına dair karar verildiği görülmüştür.
Davanın yasal dayanağını oluşturan olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Davacı Kurum vekili, dava dilekçesi ile söz konusu yasal düzenleme uyarınca, Kurum zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı ... Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür.
Anılan Yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir. Diğer taraftan, dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve kusurları oranında tahsil işleminde bulunulmamış ise; dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının müteselsil ödetme isteği anlaşıldığı takdirde 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 18. (6098 sayılı ... Borçlar Kanununun 19. maddesi) ve Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) göz önünde tutularak davacının müteselsilen ödetme isteği kabul edilerek sonuca varılmak gerekir. Nitekim bu görüş Hukuk Genel Kurulu"nun 23/03/1966 gün ve 9/3 Esas, 80 Karar sayılı ve 26/06/1983 gün ve 1981/9-533 Esas, 1983/724 Karar sayılı, 19/12/1986 gün ve 1985/4-822 Esas, 1986/1140 Karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.
Ayrıca, yargılama giderlerine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 326. maddesinde, Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir düzenlemesi bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; somut davada dava dilekçesinde açıkça müşterek ve müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteminde bulunulmuş olması karşısında mahkemece hükümde yargılama giderlerinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Kararın;
1) Gerekçe kısmında son paragrafta "...davalılardan ... hariç diğer davalılar vekilinin 05/01/2015 tarihli dilekçeyle yaptıkları kabul beyanlarının, 05/01/2015 tarihi itibariyle sonuç doğurduğu ve halen geçerli olup" ibaresinden sonra gelen sözcüklerin silinerek, yerine "aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." ibaresinin yazılmasına,
2) Hükmün 2., 3., 4. fıkrasında yer alan (davalılardan ...’ tan alınarak) ibarelerinin silinerek, yerlerine "davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak" ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.