14. Hukuk Dairesi 2010/7334 E. , 2010/8083 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.11.2008 gününde verilen dilekçe ile noter satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.02.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Adana ili... ilçesi ... bulunan 393 sayılı parsel 16.500 m2 tarla cinsli taşınmazdaki davalının miras payını 12.07.2004 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, davalının miras payının hükmen intikal suretiyle 17.09.2009 tarihinde 32/165 pay olarak tapuya tescil edildiğini beyanla bu payın iptal ve tescilini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, 03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5403 sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanununun 09.02.2007 tarihli 5578 sayılı yasa ile değişik 8. maddesi gereğince 2 hektardan küçük hissenin satışının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Burada üzerinde durulması gereken husus 12.07.2004 tarihinde yapılan satış vaadi işleminin hüküm ve sonuç meydana getirip getirmeyeceğidir. Gerçekten, 19.07.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8.maddesinde bölünemez büyüklük kavramına yer verilmemiş, bu kavram daha sonra anılan yasanın değişiklik yapan 09.02.2007 tarihli 5578 Sayılı Yasanın 2.maddesiyle getirilmiştir. Davada dayanılan 12.07.2004 tarihli sözleşme,
Kanunun yürürlüğünden önceki bir tarihi taşıdığından ve bu tarihte bölünmez büyüklük miktarı yasada öngörülmediğinden, davacı 12.07.2004 günlü sözleşmeye dayanarak tescil isteminde bulunabilir. Zira, 09.03.1988 tarihli ve 1987/2-860 esas, 1988/232 karar sayalı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında vurgulandığı üzere herhangi bir yasa veya düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getirir. Değişik bir anlatımla yürürlüğe giren yasa yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmaz. Medeni Hukuk açısından bu duruma yasaların geriye yürümemesi ilkesi denir. Ancak, belirtilmelidir ki, yeni yasa veya düzenleyici kural devam etmekte olan uyuşmazlıklarda tamamlanmamış hukuki durumlara yasanın derhal yürürlüğe girme niteliğinden dolayı uygulanacak ve hukuki sonuçlar doğuracaktır. Kuşkusuz yeni yasada yürürlükle ilgili ayrık ve özel bir hüküm de bulunabilir. Böyle bir durum söz konusu ise, kanun koyucu iradesini yeni çıkan yasanın geçmişteki olaylara da uygulanması doğrultusunda gösterdiğinden yeni çıkan yasa yürürlüğünden önceki olaylara da uygulanır. Dolayısı ile, eldeki uyuşmazlıkta dayanılan satış vaadi sözleşmesinin 12.07.2004 tarihini taşıması nedeniyle 5578 Sayılı Yasanın getirdiği bölünülemez miktar uygulaması mümkün değildir.
Ancak, 3194 Sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmü gereğince; veraset yoluyla intikal eden kanun hükümlerine göre şuyulandırılan, Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm sanayi ve depolama amacı ile yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yoluyla satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları ve satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.02.1993 tarih 688-30 sayılı kararında değinildiği üzere sözü edilen madde ile getirilen sınırlandırmalar, imar uygulamasına geçilmeyen yerlerdeki çarpık yapılaşmayı önleme amacına yöneliktir. Daha açık bir ifade ile bir yerde tasdikli uygulama imar planı yoksa bu alanlarda yasadaki ayrık durumlar hariç her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parsellerin hisselere bölünerek satış vaadi sözleşmeleri ile satımı olanaksızdır. Yasanın amir hükmüne rağmen satış vaadinde bulunulmuşsa bu gibi durumlarda sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Bu nedenle dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda tasdikli imar planının bulunup bulunmadığı ilgili mercilerden sorulmalı, verilecek cevaba göre 3194 sayılı yasanın 18/son maddesi hükmü gözetilerek sonucu doğrultusunda bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 12.07.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.