Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asli müdahil Hazine yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı Belediye vekili ve davalı şirket vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.01.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat K.Z.. geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı .. Holding A.Ş. Vekili Avukat ve temyiz edilen Müdahil davacı Hazine vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, çekişmeli taşınmazın sahte belediye encümen kararına dayalı olarak dava dışı S.S.Pazarcılar Konut Yapı Kooperatifi"ne yapılan satışının yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu ve kayıt maliki davalı şirketin taşınmazı edinmesinde iyiniyetli olmadığı benimsenmek suretiyle asli müdahil Hazine yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacı Belediye"nin kayden maliki olduğu çekişmeli taşınmazın, sahte belediye encümen kararı gereğince dava dışı S.S.Pazarcılar Konut Yapı Kooperatifi"ne yapılan satış işlemi hukuken geçersiz olup, bu şekilde oluşan sicil kaydı Türk Medeni Kanunu"nun 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescil niteliğindedir.
Ancak, çekişmeli taşınmazın, ilk el durumundaki dava dışı S.S. Pazarcılar Konut Yapı Kooperatifi tarafından 16.09.1999 tarihinde üyelerine tahsis edildiği, aynı tarihte kooperatif ortaklarının dava dışı Göltaş Göller Bölgesi Çimento San. ve Tic A.Ş"ne satış suretiyle temlik edildiği, anılan bu şirketinde 27.09.2000 tarihinde davalı Şirkete satış yoluyla devrettiği kayden sabit olup, bu durumda, son el durumunda bulunan davalı Şirketin edinmesinde iyiniyetli olduğunun saptanması, bir başka ifadeyle, ilk el durumundaki S.S. Pazarcılar Konut Yapı Kooperatifi adına oluşan sicil kaydının yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu bilen veya bilmesi gerekli olan kişi konumunda olmadığının anlaşılması halinde, edinmesinin TMK"nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanacağı tartışmasızdır.
Ne var ki, Mahkemece, son el durumunda bulunan davalı Şirket yönünden Türk Medeni Kanunu"nun 1023. maddesi hükmü çerçevesinde yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989. tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke Medeni Kanun"un 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapusicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca, son el durumundaki davalı Şirket yönünden yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, tarafların delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi; kabule göre de, çekişmeli taşınmazın öncesini teşkil eden 1537 ada 6 nolu parselin 775 sayılı yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmek üzere, Hazine ile Çalkaya Belediye Başkanlığı arasında düzenlenen protokol ve ek protokole dayalı olarak devir amacı dışında kullanıldığı veya devir amacına aykırı olarak üçüncü kişilere satıldığı tespit edildiği takdirde Hazine"nin geri alım davası açma hakkı saklı kalmak üzere, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 30. maddesi gereğince Çalkaya Belediyesine satış yoluyla temlik edildiği, daha sonra yapılan imar uygulamasıyla bir çok imar parsellerinin oluştuğu, müfrez çekişmeli 1537 ada 10 parsel sayılı taşınmazın, sahteliği tartışmasız ve sabit olan belediye encümen kararına dayalı olarak satış suretiyle sicil kaydının ahara devredildiği gözetildiğinde, bu hususun, davacı Belediye"nin protokolde öngörülen amaç dışına çıkarak tasarrufta bulunduğu şeklinde değerlendirilemeyeceğinden, asli müdahil Hazinenin davasının kabulü ile Hazine adına tescil kararı verilmiş olmasıda doğru değildir.
Davacı Belediye vekilinin ve davalı Şirket vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.