8. Hukuk Dairesi 2017/8841 E. , 2019/2905 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; haksız inşaat sebebiyle açtıkları el atmanın önlenmesi ve kal davasında, taşınmaz maliki hakkında gaiplik davası açılması yönünde verilen yetkiye istinaden Sarıyer İlçesi Maden Mahallesi 911 ada 5 parsel sayılı taşınmaz maliki Ethem"in gaipliğine karar verilmesini istemiş; Mahkemece, gaiplik davasını gaip olduğu ileri sürülenin mirasçıları, mirasçısı yok ise son mirasçı sıfatı ile Hazine"nin açabileceği, koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 32. ve devamı maddelerinde düzenlenen gaiplik kararı verilmesi istemine ilişkindir.
Gaiplik, kanunda tahdidi olarak sayılan belli durumlarda, sağ mı ölü mü olduğu bilinmeyen kişi ile bu durumdan hakları etkilenenleri koruma amacı ile kanun tarafından öngörülen şüphe ve belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla ölüm olayına karine teşkil eden ve sonucu itibari ile ölüme bağlı hakların, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılması sonucunu doğuran bir müessesedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 32. maddesi gereğince ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Gaiplik davasını sadece gaip olduğu ileri sürülenin mirasçıları veya son mirasçı sıfatı ile Hazine"nin açabileceği yönünde bir sınırlama mevcut olmayıp kanundaki ifadesi ile hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkemece gaiplik kararı verilebilecektir.
Bir kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için, her şeyden önce kanunun aradığı olaylardan en az birinin gerçekleşmesi gerekir. TMK"nin 32. maddesinin birinci fıkrasında gaiplik nedeni olarak iki ayrı olay düzenlenmiş olup bunlar, “ölüm tehlikesi içinde kaybolma” ve “uzun zamandan beri haber alınamama”dır. Bu iki olay birbirinden bağımsız ve ayrı olup bunlardan birinin mevcut olması hâlinde, şartları dâhilinde, bir kimsenin gaipliği istenebilir. “Ölüm tehlikesi içinde kaybolma” ve “uzun zamandan beri haber alınamama” olaylarının gaiplik nedeni teşkil edebilmesi için, gaipliği istenilenin “ölümü hakkında kuvvetli olasılık” olması kaydıyla gaipliğine karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Somut olay yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; taşınmaz malikinin kim olduğu, uzun süre bulunamadığı ve nerede oturduğu bilinemediğinden TMK"nin 427. maddesi kapsamında kendisine yönetim kayyımı atanabileceği, ancak bu yönde usulüne uygun harçlandırılarak açılmış bir davanın da bulunmadığı, davacının, gaipliği istenilen Ethem"in maliki olduğu taşınmaz üzerindeki yapının taşkın olması sebebi ile hakkının etkilendiği ve dava açma yönünden aktif husumet ehliyeti bulunduğu, ne var ki çekişmesiz yargı işi olan gaiplik hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile Mahkemece re"sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, davacı vekili tarafından gaipliği istenilen Sarıyer İlçesi Maden Mahallesi 911 ada 5 parsel sayılı taşınmaz maliki Ethem"in ölüm tehlikesi içinde kaybolduğu veya uzun zamandan beri haber alınamayan Ethem"in ölümü hakkında kuvvetli olasılık bulunduğu yönünde herhangi bir bilgi verilmemiş ve bu yolda bir olay da ileri sürülmemiştir. Yani TMK"nin 32.maddesinin kabul ettiği anlamda ölüm karinesinin mevcudiyeti iddia ve ispat edilmiş değildir. Dolayısı ile davacının dava açmakta hukuki yararı ve aktif husumet ehliyeti bulunmasına rağmen, Kanunun gaiplik için aradığı şart ve unsurların somut olayda tekemmül etmediği anlaşılmakla davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değil ise de, bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden ve hükmün redde ilişkin bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden, HUMK"un 438/7 maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin hacın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.