
Esas No: 2019/13
Karar No: 2019/618
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/13 Esas 2019/618 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 172-275
Sanık ..."ın zincirleme şekilde hırsızlık suçundan TCK"nın 142/2-h, 43/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2015 tarihli ve 172-275 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 20.11.2018 tarih ve 3355-16317 sayı ile;
"1- Katılan ..."un sorumlusu olduğu iş yerlerine yönelik hırsızlık suçları bakımından, aynı iş yerinin farklı yerlerde bulunan şubelerine yönelik hırsızlık eylemlerinin birbirinden bağımsız ayrı hırsızlık suçlarını oluşturacağı gözetilerek, sanığın ayrı ayrı ikişer kez hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği düşünülmeksizin eylemlerin tek bir zincirleme suç kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden, ceza süresi bakımından sanığın kazanılmış hakkının korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.12.2018 tarih ve 222102 sayı ile;
"...Aynı yöntemle aynı hırsızlık suçunu işleyen, hatta suçun konusunu da aynı mal ile sınırlayan sanığın, aynı marketin iki farklı şubesinden gerçekleştirdiği hırsızlık eylemleri nedeniyle iki ayrı ceza verilemeyeceği, eylemlerin zincirleme suç hükümlerine tabi olduğu," düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 25.12.2018 tarih ve 16409-19110 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; ... Market isimli iş yerinin farklı şubelerinden farklı zamanlarda gerçekleştirdiği hırsızlık eylemleri nedeniyle sanık hakkında hüküm kurulurken, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle tek bir hırsızlık suçundan mı yoksa her iki şubeye de birden fazla kez girilmiş olması nedeniyle her biri kendi içerisinde zincirleme suç barındıran iki ayrı hırsızlık suçundan mı uygulama yapılarak ceza verilmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...’un 04.12.2014 tarihinde polis merkezine gelerek Doktor Sadık Ahmet Bulvarı"nda bulunan ve sorumlusu olduğu ... Market isimli iş yerinden hırsızlık yapıldığı yönünde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
Kamera izleme ve araştırma tutanağında; Doktor Sadık Ahmet Bulvarı Basın Anıtı Caddesi üzerinde bulunan Anıt Apartmanının altında faaliyet gösteren ... Market isimli iş yerine ait güvenlik kamerası görüntülerinin incelenmesinde, 35-40 yaşlarında, sırtında çanta bulunan, orta boylu erkek bir şahsın 04.12.2014 tarihinde saat 08.20.06’da markete girerek bebek mamalarının olduğu reyona doğru yöneldiği, saat 08.20.50’de üç adet mama alarak görüntüden çıktığı, şüpheli şahsın ara ara yine mamaların olduğu bölümde kamera görüntülerine girdiği, saat 08.23.48’de bu bölümden bir şeyler alarak kasa önüne geldiği, herhangi bir mama ürününü kasaya koymadan saat 08.24.53’te elinde bulunan küçük bir ürünün parasını vererek marketten ayrıldığı,
Şüpheli şahsın aynı gün saat 11.13.02’de aynı markete geldiği, bu kez elinde alışveriş sepetinin bulunduğu, saat 11.13.15’te mama reyonundan üç adet daha mama aldığı, saat 11.15.12’de kasaya yöneldiği, mamaları kasaya koymadan kasiyere küçük bir ürün uzatarak iş yerinden ayrıldığı,
Şüpheli şahsın aynı gün saat 12.08.13’te aynı markete yeniden geldiği, bu kez üzerinde uzun ve siyah renkli bir kabanın bulunduğu, saat 12.08.30’da üç adet mama alarak kasaya hiç uğramadan marketin dışına çıktığı,
Şüpheli şahsın aynı gün yine iş yerine gelerek saat 12.16.51’de üç adet mama alıp kamera görüntüsünden çıktığı, bir süre iş yeri içinde gezindiği, saat 12.21.13’de kasiyere bir paket bisküvi uzatarak yine mamaları kasadan geçirmeksizin marketten uzaklaştığı,
Görüntülerde kaydı bulunan şüpheli şahsın başka marketlerden de benzer şekilde hırsızlık yapmış olabileceği değerlendirildiğinden, Sulu Kavşakta bulunan ... Market Şubesine gidilerek olayla ilgili bilgi verildiği, bu iş yeri çalışanlarının da eşkale benzer bir şahsın aynı gün sabah saatlerinde markete geldiğini ve mama reyonunda gezindiğini, ancak şahsın herhangi bir ürün almadan marketten ayrıldığını beyan etmeleri üzerine bu iş yerine ait kamera görüntülerinin de incelendiği, Basın Anıtı ... Market Şubesindeki kamera görüntülerinde kaydı bulunan sırt çantalı erkek şahsın 04.12.2014 tarihinde saat 08.39.02’de bu kez Sulu Kavşak ... Market Şubesine geldiği, saat 08.40.09’da mama reyonuna yöneldiği, bir kaç adet mamayı eline alıp yere bıraktığı, eline aldığı bir adet mama kutusunu kasaya götürerek kasiyerin yanına bıraktığı, mama reyonuna geri dönerek bir süre bakındığı, daha sonra tekrar kasanın önüne geldiği, burada kasiyer ile bir şeyler konuştuğu, kasaya bırakmış olduğu bir adet mama kutusunu eline alıp tekrar mamaların olduğu bölüme döndüğü ve elindeki mama kutusunu reyona bırakarak herhangi bir şey almadan iş yerinden ayrıldığı,
Aynı şüpheli şahsın Buğday Pazarı ... Market Şubesine de geldiğinin bildirilmesi üzerine bu şubeye ait kamera görüntülerinin incelenmesinde; 04.12.2014 tarihinde saat 09.41.53’de diğer şubelere giren aynı şüpheli şahsın bu iş yerine de geldiği, saat 09.42.12’de mama reyonuna yöneldiği, iki adet mama alarak elindeki sepete koyduğu, bir süre bu reyonda gezindiği, saat 09.49.57’de sırtında bulunan çantayı açarak sepetteki ve yere bıraktığı toplamda beş adet mamayı çantaya koyduğu, saat 09.51.16’da marketten ayrıldığı,
Şüpheli şahsın aynı gün saat 09.57.36’da markete geri geldiği, bu kez dört adet mamayı sırt çantasına koyarak iş yerinden uzaklaştığı,
Şüpheli şahsın kimliğinin tespitine yönelik yapılan araştırma sonucunda benzer yöntemle hırsızlık suçundan kaydı bulunan ... olduğunun tespit edildiği, kimlik numarası sorgulamasından adı geçen şahsın ... plakalı aracı kullandığının anlaşılması üzerine bu plakalı araç ile olay yerlerinin yakınlarında durmuş olabileceği değerlendirilerek mobese kameralarının incelendiği, şüpheli ...’ın bahse konu araç ile 04.12.2014 tarihinde saat 08.19.13’de Basın Anıtında bulunan Anıt ... isimli marketin önünden geçtiği, saat 08.20.11’de Anıt ... Markete girdiği, aynı gün saat 08.27.39’da Sulu Kavşakta bulunan ... Marketin ilerisine aracını park ettiği,
Bilgilerine yer verildiği,
Teşhis tutanağında; Doktor Sadık Ahmet Bulvarı üzerinde bulunan ... Market isimli iş yeri çalışanları olan ... ve ...’in, marketten hırsızlık eylemini gerçekleştirirken gördükleri şahıs olarak sanık ...’ı çoklu ve canlı teşhis işleminde kesin olarak teşhis ettiklerinin bildirildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... soruşturma aşamasında; Basın Anıtı ... Market isimli iş yerinin müdürü olduğunu, 04.12.2014 tarihinde bir mağaza çalışanının yanına gelerek gün içinde birkaç kez mağazaya gelip giden erkek bir şahıstan şüphelendiğini söylemesi üzerine kamera görüntülerini incelediğini, 35-40 yaşlarında, sırtında çanta bulunan erkek bir şahsın dört kez iş yerine girip çıktığı, on-on iki adet bebek maması çaldığını tespit ettiğini,
Kovuşturma aşamasında; sanığın çaldığı mamaların tanesinin 45 TL olduğunu, toplamda 450 TL zararlarının sanık tarafından giderilmediğini, mamaları Kayseri’de bulunan bir toptancıdan aldıklarını, sanığın bahsettiği şahıstan mama almadıklarını,
Hüküm tarihinden sonra 14.03.2018 tarihli dilekçesinde; sanığın zararını karşılaması nedeniyle şikâyetinden vazgeçtiğini,
Beyan etmiştir.
Sanık ... soruşturma aşamasında; Nevşehir ili Avanos ilçesinde ikamet ettiğini, ... Marketten hırsızlık yapmadığını, market çalışanlarının kendisini nasıl teşhis ettiklerini bilmediğini, markette alışveriş yaparken kendisini görmüş ya da birine benzetmiş olabileceklerini,
Kovuşturma aşamasında önceki beyanlarından farklı olarak; olay tarihinde bahse konu marketlere girerek bebek mamalarını sırt çantasına koyduğunu ve mamaların ücretlerini ödemeden marketlerden ayrıldığını, ... isimli bir eczacı vasıtasıyla ... Markete Aptamil marka bebek maması sattığını, ...isimli market çalışanının bu mamaları aldığını, mamaların tanesini 30 TL’ye sattığını, ancak parasını ...’den aldığını,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir biçimde çözümlenmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’ya hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." biçiminde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Konumuza ilişkin olan zincirleme suç, 765 sayılı Kanun’un 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlâl edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır." şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesindeki düzenlemeden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan unsurların üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kez işlenmesi;
Aynı suç 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.” denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de “aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu”, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Örneğin, dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2012. s. 339; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, Ankara, 2014, s. 1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 9. Bası, Ankara, 2016, s. 500-507; Türkan Sancar Yalçın, Yeni Türk Ceza Kanununda “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253.).
765 sayılı TCK’da yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK"nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesinde bulunan “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması;
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecektir. Tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur, suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2017, s. 303-306; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2015, s. 214-216; Koca-Üzülmez, s. 507-508; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Ankara, 2014, s.7958-7959.).
Yapılan açıklamalara göre, Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda ihlâli aynı kişiye karşı olmalıdır. Kanun’daki bu açık ifade nedeniyle, aynı suçu işleme kararı ile Kanun’un aynı hükmünün farklı zamanlarda, ancak farklı kişilere karşı ihlâl edilmesi hâlinde müteselsil suçtan söz edilemeyecektir. Örneğin, aynı suçu işleme kararı ile farklı zamanlarda birden fazla kişinin malına kasten zarar verilmesi hâlinde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Bunun yerine fail, her bir fiilinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Bununla birlikte bir fiil ile aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun"un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi;
Ceza Genel Kurulunun 14.01.2014 tarihli ve 384-2, 03.12.2013 tarihli ve 1475-577, 30.05.2006 tarihli ve 173-145, 08.07.2003 tarihli ve 189-207, 13.10.1998 tarihli ve 205-304, 20.03.1995 tarihli ve 48-68 ile 02.03.1987 tarihli ve 341-84 sayılı kararlarında "aynı suç işleme kararı" kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlâl etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, her hareketinin birbirinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Öğretide ise aynı suç işleme kararının, kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlâl etmek hususunda önceden kurulan bir plan ve genel bir niyet anlamında bulunduğu (Sulhi Dönmezer- Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt 1, 14. Bası, İstanbul, 1999, s. 398 vd.), çok genel bir birliğin, genel bir saik birliği sonucuna götüreceği, saik birliğinin, kararda birliği meydana getiremeyeceği, suç saiki, niyeti, amacı ile kararının karıştırılmaması gerektiği, yine fırsat çıktığı zaman suç işlemek için verilen genel bir kararın, müteselsil suçun bu sübjektif şartını oluşturmayacağı (Türkan Yalçın Sancar, Müteselsil Suç, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, s.70 vd.), failin çıkacak her fırsattan yararlanmak hususunda genel ve soyut bir kararının varlığının aynı suç işleme kararının kabulünü gerektirmeyeceği (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s. 136-137; Koca-Üzülmez, s. 508-510.), Kanun"da kullanılan karar tabirinden anlaşılması gerekenin, failin daha baştan itibaren birden fazla suçu kısım kısım işlemeye yönelik tasavvuru olduğu, önceden bir plan yapmış, niyetini oluşturmuş, fakat bunu bir defada gerçekleştireceği yerde, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket etmiş olduğu için zincirleme suçun kabul edildiği (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Bası, Ankara, 2015, s. 612-613.), zincirleme suç hâlinde failin somut fiiline ve fiillerin bütününe yönelik olmak üzere iki iradesinden söz edilebileceği, zincirleme suç işlemeye yönelik iradenin, yani bir suç işleme kararının her bir suça ilişkin kasıttan önce geldiği (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 4. Bası, İstanbul, 2015, s. 456.), zincirleme suçun sübjektif şartının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenen suçlar arasında manevi bir bağ bulunması olduğu (Özgenç, s. 564.), suçların işleniş biçimindeki benzerlik, aynı türden fırsatları değerlendirme, suçla korunan hukuki değer, hareketin yöneldiği maddi konunun nitelik ve başkalıkları ve suçlar arasındaki zaman aralığı gibi dışa yansıyan veri ve davranışlardan yararlanılarak tespit edilecek olan bir suç işleme kararının kanunun aynı hükmünü ihlâl etmek hususundaki failin genel planı olduğu (Artuk-Gökcen-Alşahin-Çakır, s. 718-719.) görüşleri ileri sürülmüştür.
Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur.
Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir.
Zincirleme suç hükümlerine ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi açısından hırsızlık suçlarında mağdur kavramı üzerinde de durulmalıdır.
5237 sayılı TCK"nın 141. maddesinde yer alan "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun"un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Görüldüğü gibi hırsızlık suçunun mağduru, sahip veya zilyet olduğu taşınır malın rızası dışında alınması sebebiyle haksızlığa uğrayan kişidir. Yukarıda açıklandığı üzere, mağdur ancak gerçek bir kişi olabileceğinden tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de mağdur olmaları mümkün değildir. Buna göre hırsızlık suçuna konu eşyanın, bir tüzel kişiye ait olduğu hâllerde dahi tüzel kişinin suçtan zarar gören; tüzel kişiyi temsil eden yetkilinin ise mağdur olduğunu kabul etmek gerekir.
Hırsızlık suçunun oluşması için öncelikle malın bir başkasının zilyetliği altında bulunması gerekir. Buradaki “başkası” ndan ifadesiyle, sadece malın maliki değil, aynı zamanda mala zilyet sıfatıyla sahip olan kişi de kastedilmektedir. Hırsızlık suçunda ihlâl edilen menfaat sadece mülkiyet hakkı değil aynı zamanda “zilyetlik” tir. Nitekim bu husus, TCK’nın 141/1. maddesinde “zilyedinin rızası olmaksızın…” şeklinde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla hırsızlık, zilyetliği ortadan kaldıran bir fiil olduğuna göre, suçun mağduru “zilyetliği” ihlâl edilen kişi de olabilir. Hırsızlık suçuna konu olan mal, malikin hâkimiyeti altındayken alınabileceği gibi, zilyedinin hâkimiyeti altındayken de alınabilir. Bu açıdan, suçun mağduru bakımından aranılan temel kıstas, o malın maliki ya da zilyedi olmaktır.
Gelinen aşamada zilyetlik kavramının değerlendirilmesinde de fayda bulunmaktadır.
Zilyetlik tanımına Türk Ceza Kanunu"nda yer verilmemiştir. Türk Medeni Kanunu"nda da zilyetlik doğrudan doğruya tarif edilmemiş, TMK"nın 973. maddesinde, “Bir eşya üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir.” denilmek suretiyle zilyetliğin, bir şey üzerinde fiilen tasarruf edebilme durumu olduğu dolaylı şekilde açıklanmıştır. Doktrinde de zilyetliğin eşya üzerinde iradi şekilde hâkimiyetin ele geçirilmesi ile doğan ve bu hâkimiyetin iradi olarak terkine veya başkası tarafından ele geçirilmesine ya da başka sebeplerle sona ermesine kadar devam eden hukuki bir durum olduğu belirtilmiştir. Buna göre zilyetlik, bir şeyde fiilî iktidarı ele geçirmiş ve onu kaybetmemiş olmak şeklinde tanımlanabilir (M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi, Eşya Hukuku, Filiz Kitabevi, 7. Bası, İstanbul, s.50.).
Medeni Kanun"un 974. maddesinde de zilyedin, bir sınırlı aynî hak veya kişisel bir hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim etmesi hâlinde bunların ikisinin de zilyet olacağı, bu şeyde malik sıfatıyla zilyet olanın aslî zilyet; diğerinin ise fer"î zilyet olarak kabul edileceği hükme bağlanmak suretiyle "fiilen tasarruf edebilme" hâlinin fiilen el altında bulundurma anlamına gelmediği vurgulanmıştır. Anılan madde uyarınca bir malın zilyedinin, fiilî hâkimiyetinden vazgeçmeksizin bu malı bir hak tesis etmek veya sadece kendi lehine bu hâkimiyeti kullanabilmesi için başkasının iktidarına bıraktığı hâllerde, fiilen malı ele geçiren, bu malı kendisinin iktidarına bırakan şahsın hâkimiyetini inkâr etmediği sürece malı elinden çıkaranın zilyetliği sona ermez, bilakis devam eder. Malın kendisine bırakıldığı kişi ise fer"î zilyet sıfatını kazanır. Fer"î zilyetlik, başkası adına olabileceği gibi kendisi için de olabilir. Örneğin, kiracı, aslî zilyedin hâkimiyetini tanımakla birlikte malı kendisi için de elinde bulundurduğundan hem fer"î hem de kendisi için zilyet; malı kendi adına değil de ona veren aslî zilyet için elde tutan ve bu iradeyle fiilî tasarrufta bulunan emanet alan, iş yeri sorumlusu ya da temsilcisi ise hem fer"î hem de başkası için zilyettir. Her iki durumda da aslî zilyedin zilyetliği vasıtalıdır. Bununla birlikte aslî zilyet malı başkalarının iktidarına bırakmadan sadece malın kendisi için kullanılmasına imkan tanımışsa, başka bir ifadeyle vasıtasız şekilde zilyetliği devam etmekte ise bu şahısların durumu zilyet yardımcılığı olarak adlandırılır. Örneğin, evi temizleyen hizmetçi, evde bulunan eşyayı sadece kullanma hakkına sahip olduğu için zilyet yardımcısıdır. Keza, bir manifatura iş yerinde iş yeri sahibinin yanında çalışan tezgahtar da iş yerinde bulunan eşya üzerinde hâkimiyet iradesi taşımadığından ve iş yeri sahibinin denetim ve gözetimi altında malı elinde bulundurduğundan başkası için fer"î zilyet olmayıp sadece zilyet yardımcısıdır. Zilyetliğe bağlı hak ve yetkilerin kullanılmasında fer"î zilyetliğin kendisi adına veya başkası adına zilyetlik olup olmamasının bir önemi bulunmamakta ise de mala tecavüz hâlinde meşru müdafaa hükümleri hariç olmak üzere zilyet yardımcıları, zilyetliğe bağlanan hükümlerden istifade edemezler.
Diğer taraftan, tüzel kişilerin zilyetliği ise vasıtalı bir zilyetliktir. Tüzel kişiler zilyetliğe organları vasıtasıyla sahip olabildikleri için tüzel kişi adına o mal üzerinde fiili egemenliği kullanan yasal temsilciler veya görevliler malın zilyedi kabul edilirler.
Görüldüğü gibi, Medeni Kanun hükümleri uyarınca, bir eşyanın zilyedi olabilmek için iki unsurun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu unsurlardan birincisi, fiilî hâkimiyet, ikincisi de zilyetlik iradesidir. Ceza hukuku anlamında zilyetlik ise, mal üzerindeki fiilî egemenliğin daha üstün hâkimiyete sahip olan kimsenin gözetimi olmaksızın, bağımsız bir şekilde kullanılması anlamına gelmekte olup özel hukuk hükümlerine göre daha geniş bir kapsama sahiptir. Ceza hukukunda zilyetlik, biri objektif diğeri sübjektif olmak üzere iki koşul içerir. Objektif açıdan zilyetlik, eşya üzerinde doğrudan etki edebilme yönündeki iradenin gerçekleştirilmesinde herhangi bir engelin ortaya çıkmaması anlamına gelir. Sübjektif açıdan zilyetlik ise, eşya üzerindeki egemenlik iradesine sahip olmak şeklinde tanımlanabilir. Bunun için, mülkiyet iradesine sahip olmak gerekmediği gibi, hukuki açıdan iradeyi açıklama yetkisine sahip olmak da gerekmez. Bu nedenle, akıl hastaları veya küçükler de zilyetliğe sahip olabilirler (Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 14. Bası, İstanbul-İzmir, 2017, s. 659.).
Açıklamalar çerçevesinde, eşya üzerinde, kimseye bağlı olmadan, fiilî hâkimiyet kullanan kimseler, yani, eşya üzerinde bağımsız tasarrufta bulunabilecek herkes, ceza hukukunda zilyettir. Kısaca ifade etmek gerekirse, ceza hukukunda zilyetlik, kişiye eşya üzerinde bağımsız tasarruf etme imkânı veren bir ilişkidir. Mağdurun zilyetliğinin, hukuka uygun biçimde kazanılmış olup olmaması önemli değildir. Ahlâka, kanuna aykırı veya cezalandırılabilir bir eylemle elde edilen mallar üzerindeki zilyetlik de hırsızlık suçuna karşı koruma altına alınmıştır. Bu nedenle, zilyedin malı nasıl elde ettiğine bakılmaksızın, her zilyet hırsızlık suçunun mağduru olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın 04.12.2014 tarihinde saat 08.20 sıralarında Doktor Sadık Ahmet Bulvarı Basın Anıtı Caddesi üzerinde bulunan ve katılanın sorumlusu olduğu ... Market isimli iş yerine hırsızlık amacıyla gelerek bebek mamalarının olduğu reyona doğru yöneldiği, üç adet mama alarak herhangi bir mama ürününü kasaya koymadan saat 08.24’te elinde bulunan küçük bir ürünün parasını vererek marketten ayrıldığı, sanığın aynı gün saat 11.13’de aynı markete geldiği, bu kez elinde alışveriş sepetinin bulunduğu, saat 11.13’te mama reyonundan üç adet daha mama aldığı, saat 11.15’te kasaya yöneldiği, mamaları kasaya koymadan kasiyere küçük bir ürün uzatarak iş yerinden ayrıldığı, sanığın, aynı gün saat 12.08’de aynı markete yeniden geldiği, bu kez üzerinde uzun ve siyah renkli bir kabanın bulunduğu, saat 12.08’de üç adet mama alarak kasaya hiç uğramadan marketin dışına çıktığı, sanığın, aynı gün yine iş yerine gelerek saat 12.16’da üç adet mama alıp kamera görüntüsünden çıktığı, bir süre iş yeri içinde gezindiği, saat 12.21’de kasiyere bir paket bisküvi uzatarak yine mamaları kasadan geçirmeksizin marketten uzaklaştığı,
Görüntülerde kaydı bulunan sanığın başka marketlerden de benzer şekilde hırsızlık yapmış olabileceği değerlendirildiğinden Sulu Kavşakta bulunan ... Market Şubesine gidilerek olayla ilgili bilgi verildiği, bu iş yeri çalışanlarının da eşkale benzer bir şahsın aynı gün sabah saatlerinde markete geldiğini ve mama reyonunda gezindiğini, ancak şahsın herhangi bir ürün almadan marketten ayrıldığını beyan etmeleri üzerine bu iş yerine ait kamera görüntülerinin de incelendiği, Basın Anıtı ... Market Şubesindeki kamera görüntülerinde kaydı bulunan sanığın aynı gün saat 08.39’da bu kez Sulu Kavşak ... Market Şubesine geldiği, saat 08.40’da mama reyonuna yöneldiği, bir süre market içinde dolaştığı ancak herhangi bir ürün almadan iş yerinden ayrıldığı, bu şubeden gerçekleştirilen herhangi bir hırsızlık eylemi olmaması nedeniyle sanık hakkında kamu davası açılmadığı,
Aynı şüpheli şahsın Buğday Pazarı ... Market Şubesine de geldiğinin bildirilmesi üzerine bu şubeye ait kamera görüntülerinin incelenmesinde; sanığın aynı tarihte saat 09.41’de bu iş yerine de geldiği, saat 09.42"de mama reyonuna yöneldiği, iki adet mama alarak elindeki sepete koyduğu, bir süre bu reyonda gezindiği, saat 09.49"da sırtında bulunan çantayı açarak sepetteki ve yere bıraktığı toplam beş adet mamayı çantaya koyduğu, saat 09.51’de ödeme yapmadan marketten ayrıldığı, sanığın aynı gün saat 09.57’de markete geri geldiği, bu kez dört adet mamayı sırt çantasına koyarak yine ödeme yapmaksızın iş yerinden uzaklaştığı olayda;
Türk Medeni Kanunu"nun 974. maddesinde belirtildiği üzere iş yeri sahibinin bir sınırlı aynî hak veya kişisel bir hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için fiili hâkimiyetinden vazgeçmeksizin iş yerinde bulunan eşya üzerindeki zilyetliğini iş yeri sorumlusuna teslim etmesi hâlinde iş yeri sahibinin malik sıfatıyla aslî zilyet olacağı, eşyanın hâkimiyetinin kendisine bırakıldığı iş yeri sorumlusunun ise fer"î zilyet sıfatını kazanacağı, fer"î zilyetlerin de aslî zilyet yanında zilyetliğe bağlı hak ve yetkileri kullanılabilecekleri dikkate alınarak,
Birden fazla şubesi bulunan ... Marketin aynı isme sahip olmakla birlikte farklı yerlerde faaliyet gösteren ayrı ayrı iş yerleri olması, iş yeri sahiplerinin marketlerde bulunan eşya üzerindeki fiili tasarruf yetkilerini iş yeri sorumlularına teslim etmesi, her bir şubenin yetkilisinin ve çalışanlarının da farklı kişiler olup kendilerine teslim edilen eşyayı iş yeri sahibi adına elde tutan ve bu iradeyle fiili tasarrufta bulunan fer"î zilyet sıfatına sahip iş yeri sorumlularının, malların iş yerine kabul edilmesi, reyonlara yerleştirilmesi, müşterilere satış işlemlerinin yapılması, kasanın açık verdiği durumlarda zarara kendilerinin katlanmaları, müşteri tarafından satın alınan ürünün fatura karşılığında değişiminin sağlanması, ürünün ayıplı çıkması hâlinde iadesinin gerçekleştirilmesi gibi markette satılan mallar üzerinde iş yeri sahibinin doğrudan bir gözetimi olmaksızın bağımsız bir şekilde fiili hâkimiyetlerinin bulunması, iş yeri sorumlularının mülkiyet hakkına sahip olmalarının gerekmemesi, bu kapsamda, mağdurun ancak gerçek bir kişi olabileceği, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de mağdur olamayacakları cihetle, TCK’nın 141/1. maddesinin gerekçesine göre, hırsızlık suçunda korunan hukuki yararın zilyetlik olduğu hususu da dikkate alınarak, suçun mağdurunun iş yeri sahibi yanında zilyetliği ihlâl edilen iş yeri sorumlularının olması, nitekim, katılan ..."un da hırsızlık eyleminin gerçekleştirildiği diğer şubeye yönelik bir beyanda bulunmayıp sadece Basın Anıtı ... Market"in müdürü olduğunu, eylem nedeniyle iş yerinde 450 TL"lik bir zararlarının bulunduğunu beyan etmesi; ... Market isimli iş yerinin gerçekte tek bir şahsa ait olup sanık tarafından özellikle bu şahsın farklı yerlerde bulunan marketlerine yönelik hırsızlık suçu işleme yönünde bir karar alarak bu kasıt ile farklı şubelere girdiğinin de ileri sürülmemiş olması karşısında, aynı isme sahip olmakla birlikte farklı yerlerde faaliyet gösteren ve farklı işletmeler şeklinde çalışıp kendi bünyesinde yetkilileri bulunan Basın Anıtı ... Market ve Buğday Pazarı ... Market şubelerinden gerçekleştirdiği hırsızlık eylemleri nedeniyle sanığın, zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle tek bir hırsızlık suçundan cezalandırılmasının isabetli olmadığı, her iki şubeye de birden fazla kez girilmiş olması nedeniyle her biri kendi içerisinde zincirleme suç barındıran iki ayrı hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği kabul edilmelidir.
Öte yandan, sanığın bir an için ... Market isimli iş yerinin aynı kişiye ait olduğunu sandığı yönünde beyanda bulunduğunun kabulü hâlinde, suça konu marketlerin aynı isme sahip olmakla birlikte farklı yerlerde faaliyet gösteren ayrı ayrı iş yerleri olması, her bir marketin yetkilisinin ve çalışanlarının da farklı kişiler olup market yetkililerinin iş yerinde bulunan eşya üzerinde fiili hâkimiyetlerinin bulunması karşısında, eylemlerinin ayrı ayrı suçları oluşturacağını bilebilecek durumda olan sanık hakkında TCK"nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanmayacağı hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne; itirazın, sanığa iki ayrı ceza verilemeyeceği, eylemlerin zincirleme suç hükümlerine tabi olduğu gerekçesiyle sanığın lehine; zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle tek bir hırsızlık suçundan mahkûmiyet kararı verilmesinin isabetli olmadığı, her iki şubeye de birden fazla kez girilmiş olması nedeniyle her biri kendi içerisinde zincirleme suç barındıran iki ayrı hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği yönünde ulaşılan sonucun ise sanığın aleyhine olduğunun anlaşılması karşısında, aleyhe yönelen temyiz ve itiraz bulunmaması nedenleriyle Özel Dairenin bozma kararının son bölümünde işaret edildiği üzere 1412 sayılı CMUK"un 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulması kaydıyla, Özel Dairenin bozma kararının (1) numaralı bendinde yer alan "sanığın ayrı ayrı ikişer kez hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" ibaresinin çıkarılarak yerine, "sanığın, her iki şubede de birden fazla kez mal çalmış olması nedeniyle her biri kendi içerisinde zincirleme suç barındıran iki ayrı hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" ibaresinin yazılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "TCK"nın 43. maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere zincirleme suç hükmünün gerçekleşmesinde, aynı suçun birden fazla değişik zamanlarda aynı kişiye karşı işlenmiş olması gereklidir. Ancak, bu suçlar bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmekte ve suçlar arasında subjektif bir bağ bulunmaktadır.
Bu itibarla, zincirleme suçta birden fazla suçun "bir suç işleme kararının icrası kapsamında" işlenmesi aranmakta; bu subjektif unsur nedeniyle ortada birden fazla fiil ve birden fazla suç bulunmasına rağmen gerçek içtima kuralının uygulamasından vazgeçilerek fail tek bir suçtan sorumlu tutulmakta, ancak cezasının belirli bir oranda artırımı yoluna gidilmektedir. Zincirleme suçta, gerçek içtima kuralının uygulanmamasının asıl sebebi, suçlar arasındaki subjektif bağdır; bu unsurun bulunmaması zincirleme suça ilişkin hükmün uygulanmasına engeldir. ( Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, Adalet Yayınevi)
Hırsızlık suçu malvarlığına karşı işlenen suçlardandır. Bu suçta korunan yarar, mülkiyetle birlikte zilyetliktir. Başka bir anlatımla, suçla, mülkiyet ve zilyetliğe karşı saldırılar korunmaktadır. Ceza hukukunda, daha üstün hâkimiyete sahip olan kimsenin gözetimi olmaksızın, şey üzerinde fiili hâkimiyetin kullanıldığı tüm haller, zilyetlik olarak değerlendirilmektedir. Kimseye bağlı olmadan, fiili hâkimiyet kullanan kimseler, yani şey üzerinde özerk olarak bir tasarrufta bulunabilecek herkes, ceza hukukunda zilyettir.
Ancak, hırsızlık suçunun mağduru klasik olarak suçun konusu oluşturan eşyanın zilyedi olarak belirtilmekte ise de; bu eşyanın malikinin mağdur olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Malik kimi durumda zilyetten önce gelmekte ve zilyet ikinci planda kalmaktadır. Kaldı ki, TCK"nın 43. maddesinde "bir kişiye karşı" hükmünden ne zilyet, ne de malik anlaşılmaktadır.
Somut olayda; Kırşehir ilinde birbirlerine yakın ancak farklı yerlerde bulunan ... isimli iki ayrı markete sanığın, aynı gün içinde değişik zamanlarda müşteri olarak gidip suç konusu bebek mamalarını sırt çantasına doldurup ücretini ödemeden çıkmak suretiyle hırsızlık suçlarını işlediği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. Sanık, ... isimli iki ayrı marketin sahibinin aynı kişi olduğunu bilmektedir. Bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı marketin iki ayrı şubesinden hırsızlık suçunu işleyen sanığın toplamda çaldığı 19 adet mamayı tek seferde çalamıyacağını bildiği için suçu işlemeden önce suçu bir defada gerçekleştirmek yerine, kısımlara bölmüş ve bu surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmüştür. Sanığın eylemleri arasında subjektif bir bağ bulunduğu gibi çıkan bir fırsattan yararlanma da sözkonusu değildir. Bu nedenle eylemlerin zincirleme şeklinde işlenen hırzılık suçunu oluşturduğu yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabul edilmesi gerekirken itirazın değişik gerekçe ile kabulüne ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum." açıklamasıyla,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer nedenlerle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Aleyhe yönelen temyiz ve itiraz bulunmaması nedenleriyle Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 20.11.2018 tarihli ve 3355-16317 sayılı bozma kararının son bölümünde işaret edildiği üzere 1412 sayılı CMUK"un 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulması kaydıyla, Özel Dairenin bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan "sanığın ayrı ayrı ikişer kez hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" ibaresinin çıkarılarak yerine, "sanığın, her iki şubede de birden fazla kez mal çalmış olması nedeniyle her biri kendi içerisinde zincirleme suç barındıran iki ayrı hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" ibaresinin YAZILMASINA,
3- Dosyanın, bozma nedeni doğrultusunda işlem yapılmak üzere mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.10.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.