8. Hukuk Dairesi 2017/8831 E. , 2019/2903 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş olup hükmün davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, davacı ... ile eşi ..."nin çocuğu olarak nüfusa kayıtlı davalı ..."ın gerçekte davacının eşi ölü ..."nin kardeşi yani Nebi ile eşi Aslı"nın çocuğu olduğu, mevcut kaydın doğruyu yansıtmadığı ileri sürülerek davalı ..."ın "..." olan baba adının "Nebi"; "Naime" olan anne adının ise "Aslı" olarak düzeltilmesi istenilmiş; mahkemece, nüfus kayıt düzeltme ve soybağının tespitinin birlikte istenmesi halinde görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; davanın soybağının reddi-babalık veya nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olup olmadığıdır. Bilindiği üzere, soybağı birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi ifade ettiğinden bu kavram içerisinde kan bağının yanında hukuki münasebetin de bulunması, diğer bir ifadeyle kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşması zorunludur. Türk Medeni Kanunu"nun 282. maddesi uyarınca, çocuk ile ana arasında soybağı doğumla, baba ile arasında soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur, ayrıca, kısaca af kanunları olarak nitelendirilen bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine ilişkin kanunlara göre de soybağı düzeltilebilir (HGK"nin 30.01.2008 tarihli ve 2008/2-36-47 sayılı kararı).
Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne işlenmiş kaydın bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. İşte bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan doğru olmayan kayıtlar, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan kayıt düzeltme davası ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada nüfus kaydının düzeltilmesi davası olarak adlandırılmakta olup zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK"nin 11.02.1998 tarihli ve 2-87/77 sayılı kararı). Soybağının reddi davası ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi doğru olarak meydana gelmiş ve kütüğe tescil edilmiştir. Ancak bu doğru daha sonra soybağının reddi davası ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur (HGK"nin 30.01.2008 tarihli ve 2008/2-36-47 sayılı kararı).
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre davalı ..., Nebi ve Aslı oğlu ... ile eşi Naime"den olma, 12.12.1957 doğumlu olarak 22.09.1973 tarihinde nüfusa tescil edilmiştir. İddianın ileri sürülüş şekline göre davalı ..., ..."nin çocuğu olmayıp kardeşi olduğu yönündedir.
Somut olayda dava, davalı ..."ın kardeşi ... ile Naime"nin çocuğu olarak gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kaydının iptali ile gerçek annesinin 1914 doğumlu Aslı, gerçek babasının da nüfus kaydına göre dedesi olan 1908 doğumlu Nebi olduğunun tespiti ve buna uygun olarak nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme gerek bulunmamaktadır. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına gelmeyecektir. Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (MK mad. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir.
Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davalı ..."ı doğuran ananın öncelikle belirlenmesi gereklidir.
Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi mümkündür. TMK hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Örneğin kocanın karısı dışında bir başka kadın tarafından doğurulan çocuğu, karısından doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona ermesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.
Gerçek annenin 1914 doğumlu Aslı olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde davalı ..."ın nüfus kaydına göre evlilik devam ederken doğmuş olduğundan bu durumda anne olarak Aslı"nın belirlendiği anda, baba olarak da Nebi Elkılıç"ın belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde Yasa gereği baba belirlidir ve babanın da ..olduğunun kabul edilmesi zorunludur. Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında davalı ..."ın gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan kardeşi ... ile Naime hanesindeki nüfus kaydının iptali ile gerçek annesi 1914 doğumlu ..nüfus kaydına tesciline ilişkin talep nüfus kayıt düzeltme davası olup asliye hukuk mahkemesi görev alanında kalmaktadır. İkinci talep olan 1908 doğumlu Nebi Elkılıç"ın davalı ..."ın gerçek babası olduğunun tespiti talebi ise biyolojik anne olduğu iddia edilen Aslı ile baba olduğu iddia edilen Nebi"nin evli oldukları, ancak nüfus kayıtlarında evlilik tarihleri olmasa da 1948 ve 1971 tarihleri arasında evlilik içi doğum olarak çocuklarının nüfusa tescil edildikleri davalı ..."ın da 1957 olan doğum tarihi dikkate alındığında evlilik birliği içinde doğan çocuğun babası yasa gereği koca olduğundan artık bu durumda babalığın hükmen tespitinden söz edilemeyecektir.
Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.
Bu nedenle davacı tarafından açılan davanın, nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve davanın mahiyeti gereği kamu düzeni ile yakından ilgili bulunması sebebiyle, hakimin istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğundan, iddia ile ilgili olarak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor ile toplanacak diğer deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, davada aile mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 19.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.