22. Hukuk Dairesi 2016/6739 E. , 2016/9734 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, fark ücret, ilave tediye ile fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ... işyerinde çalışan davacının kağıt üzerinde alt işveren işçisi olarak gösterildiğini işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmasının engellendiğini belirterek toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan yemek ve koruyucu madde yardımı, yıpranma primi, sosyal yardım, ek ödeme alacağı, fark ücret ve fazla çalışma ücreti ile ilave tediye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında 29.04.2015 tarihli protokole dayalı olarak hazırlanan 24.08.2015 tarihli sulh sözleşmesinin onaylanmasına ve davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar süresi içerisinde davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren sulhün, irade sakatlığına dayanıp dayanmadığı konusu dosya içeriğine göre tartışmalıdır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 315. maddesinde;" Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark alacakların tahsili istemine ilişkin davanın yargılaması sırasında davacı ve davalı vekilleri 13.11.2015 tarihli duruşmada uyuşmazlığın sulh sebebi ile sona erdirilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, 29.04.2015 tarihli protokole dayalı olarak hazırlanan 24.08.2015 tarihli sulh sözleşmesinin onaylanmasına ve davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ardından davacı ve davalı taraf süresi içerisinde mahkeme kararını temyiz etmişler ve davacının cezaevine girdiğini, bu sebeple sulh gereğince işe başlatılma yönünde işlemlerin yapılamadığını, anlaşma imzlanırken bilgilerinin bulunmadığı bu yeni durum sebebi ile iradelerinin sakatlandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmişlerdir. Yukarıda açıklanan kanuni düzenleme gereğince irade bozukluğu ve aşırı yararlanma hallerinde sulhün iptali talep edilebilir. Bu talep usul ekonomisi gereği aynı davada ileri sürebilir veya bunun için ayrı bir dava açılabilir. Karara dayanak olan 29.04.2015 tarihli protokol ve buna dayalı olarak hazırlanan 24.08.2015 tarihli sulh sözleşmesinin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece, öncelikle sözkonusu belgeler temin edilmelidir. Ardından davacının cezaevine girdiği tarih belirlenmeli, taraflar arasındaki sulhün irade bozukluğuna dayalı olarak hazırlanıp hazırlanmadığı konusu irdelenmelidir. İrade sakatlığına dayandığının anlaşılması durumunda sulhün iptaline karar verilmeli ve işin esasına girilerek yargılamaya devam edilmelidir. Sulhün imzalanmasından sonra davacının cezaevine girdiği ve irade sakatlığı hallerinin mevcut olmadığının anlaşılması halinde ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 136. maddesi gereğince sözleşmenin kurulmasından sonra borcun ifasının imkânsız hale geldiği ve ayrıca tarafların karşılıklı bozma sözleşmesi ile sulhü sonlandırabilecekleri de değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.