3. Hukuk Dairesi 2017/4714 E. , 2017/13325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
İ
Taraflar arasındaki tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tapuda eşi üzerine kayıtlı olan davalının ikamet etmekte olduğu taşınmazın 07.05.2015 tarihinde kendisine intikal ettiğini, İngiltere vatandaşı olduğunu ve yaz tatillerinde çocuklarıyla beraber ... geldiklerinde kalacak başka taşınmazı bulunmadığını, davalıya intikalden sonraki bir ay içerisinde noter kanalıyla ihtiyaç durumunu belirterek tahliye ihtarı gönderdiklerini ancak taşınmazın davalı tarafından tahliye edilmediğini belirterek davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir.
Davalı kiracının 03.12.2015 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece; davalının yargılama devam ederken vefat ettiği, davacı vekiline davayı mirasçılara yöneltmesi ve onları davaya dahil etmesi için 7 günlük kesin süre verilip aksi durumda davanın usulden reddedileceğinin ihtar edilmiş olmasına rağmen gereğinin yerine getirilmediği belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin, medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Nitekim, HMK. nun 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, dava ehliyetine de sahip olduğu; anılan Kanunun 114. maddesinin (d) bendinde, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartı olduğu; 115/1. maddesinde ise, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilecekleri, 115/2. maddesinde ise taraflara dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmezse dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği belirtilmiştir.
Somut olayda; davanın 25.11.2015 tarihinde açıldığı ve davalının dava açıldıktan sonra (dava devam ederken) 03.12.2015 tarihinde vefat ettiği, Mahkemece davacı vekiline gönderilen ve mirasçıların davaya dahilinin sağlanması gerektiğini bildiren ihtarnamenin davacı vekiline 22.01.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar Mahkemece, karar gereğinin verilen kesin sürede yerine getirilmediğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; davacı tarafından mahkemeye sunulan 28.01.2016 havale tarihli dilekçe ile mahkeme kararının yerine getirilerek mirasçıların süresinde Mahkemeye bildirildiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş; öncelikle, davalının yasal mirasçılarının davaya dahil edilmesine karar verilerek ondan sonra yargılamaya devamla, taraf delilleri toplanıp oluşacak sonucu dairesinde hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.