(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2019/9017 E. , 2020/8504 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Mahkemenin yukarıda tarih, esas ve karar numarası belirtilen kararının temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizin 23.09.2019 tarihli ve 2017/23950 esas, 2019/17020 karar sayılı ilamıyla ONANMASINA karar verilmiştir.Davacı vekilince Dairemiz kararının maddi hataya dayandığı gerekçesi ile ortadan kaldırılması istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın maddi hatalı kararından dönülmesi mümkündür.Somut uyuşmazlıkta, Dairemizin 23.09.2019 tarihli ve 2017/23950 esas, 2019/17020 karar sayılı ilamıyla davacı temyizi üzerine Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiş ise de, davacı tarafın davada muvazaa tespiti dışındaki talepleri bakımından değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Anılan sebeple, maddi hataya dayanan Dairemizin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin 01.01.2011 tarihinden itibaren asıl işveren ... ya bağlı alt işverenler yanında ... ya ait üretim sahalarında işçi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız bir şekilde 30.09.2012 tarihinde feshedildiğini, asıl işveren ile alt işverenler arasında muvazaa ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin üretim sahalarında davacının kadrolu işçileri ile aynı kapsamda iş yaparak hizmet sunduğunu, ancak asıl işveren bünyesindeki kadrolu çalışanlar ile müvekkili arasında yaklaşık 2-3 kat ücret farkı bulunduğunu, bunun da eşit davranma yükümlülüğüne aykırılık oluşturduğunu, bu nedenle müvekkile ödenen ücretin gerçek ücreti kapsamadığını, müvekkilinin alması gereken gerçek ücretinin tespitini talep ettiklerini, işe giriş tarihinden itibaren son çıkış tarihi olan 30.09.2012 tarihleri arasında kök ücret farkının eksik ödendiğini, bu nedenle fark ücret alacaklarının ödenmesi gerektiğini, yine müvekkilinin kanundan ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ilave tediye alacağının ödenmediğini, müvekkilinin işe giriş tarihinden sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar işveren tarafından hafta tatillerinde, ulusal bayram ve genel tatil günleride dahil olmak üzere bir hafta boyunca günlük 24 saat esasına dayalı sürekli ve vardiyalı olarak çalıştığını, bir hafta dinlendirildiğini, müvekkilinin asıl iş alanının Raman sahaları olmasına rağmen bu sahalar dışında çalıştırıldığını, diğer sahalara gidiş ve geliş ortalama bir saat yolda geçtiğini, bu süreler ile ilgili olarak yol mesaisi vermesi gerekirken ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının müvekkili şirketin personeli olmadığını,davacının yardımcı iş niteliğinde çalıştığını ve bu nedenle muvazaa olmadığını, müvekkili şirketin personeli olmayan birinin kök ücret alacağının oluşmasının imkansız olduğunu, davacının toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışması gerektiğini, davacının sendika üyeliğinin iş sözleşmesinin feshinden sonra müvekkiline bildirildiğinden davacının ilave tediye alacağının talep etmesinin kanuna ve toplu iş sözleşmesine aykırı olduğunu, davacının fazla mesai ücretinin değişen miktarlarda aldığını, davacının fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacağının bulunmadığını, davacının sendika üyesi olmadığından vardiya prim alacağı hakkının bulunmadığını, yol mesaisi alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davanın davalı ... ve dava dışı davacının işvereni ... Ltd. Şti. arasında muvazaa olduğu iddiasına dayalı olarak davacının ..."nun işçisi olduğu kabulü ile açıldığını, dinlenen tanık beyanlarından, davacının kabulünden, davacının davalının asıl işi kapsamında çalışmadığı, işçileri taşıyan araçta şoför olduğunun ispatlandığını, davacının davasını dayandırdığı hukuki dayanağın ortadan kalktığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6 maddesi göre ise, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”
Bu maddeye göre, “bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar alt işveren olarak belirtilmektedir. Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.
Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır. İşçiler sadece asıl işverene ait işyerinde değil de, farklı işverenlere ait çeşitli işyerlerinde çalışıyorlarsa, asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemez. Alt işverene verilen iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir iş olmalı, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır.Alt işveren işçisi, alt işveren tarafından alt işverenin aldığı işten dolayı bu süre zarfında sadece bu işte çalışmış ve alt ve asıl işveren arasındaki ilişki sona erdiğinde veya asıl işveren alt işveren ilişkisi devam ederken iş ilişkisi sonlanmış ise, işçinin feshe bağlı alacakları dahil tüm işçilik alacaklarından asıl işveren, alt işverenle birlikte sorumludur.Somut uyuşmazlıkta, davacı davalı ... ya bağlı alt işverenler yanında davalıya ait üretim sahalarında işçi olarak çalıştığını,davalı ile davadışı şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ve baştan itibaren davalı şirketin işçisi olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece davanın muvazaa iddiası ile açıldığı,davacının davalının asıl işi kapsamında çalışmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Mahkemece davacının asıl iş kapsamında çalışmadığı ve muvazaa bulunmadığı yönündeki tespiti yerindedir.Ancak davacının davadaki talebi yanlızca muvazaa tespiti olmayıp, bunun dışında bir kısım işçilik alacaklarının da davalıdan tahsili olup,alacak talepleri bakımından değerlendirme yapılmaması hatalıdır.Bu itibarla Mahkemece davalı ile davacının çalıştığı dava dışı şirket ile yapılan sözleşmelerle ihale edilen işin anahtar teslimi verilip verilmediği, asıl-alt işveren ilişkisi kurulup kurulmadığı, başka bir anlatımla davalının ihale makamı mı, yoksa asıl işveren mi olduğu tespit edilmeli ve çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekli iken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02/07/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.