(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/9017 E. , 2020/8475 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının 2013 yılı Kasım ve Aralık ayı, 2014 yılı Ocak, 2014 yılı Şubat ve 2014 yılı Mart aylarına ilişkin ücretlerinin ödenmediğini öne sürerek ücret alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre ve özellikle dava dilekçesinde ücret alacağının yanı sıra fazla çalışma ücreti alacağı da talep edilmiş olup Mahkemece bu talep hakkında olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmaması hatalı ise de; temyiz edenin sıfatı ve bu nedenle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak dikkate alındığında davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında davacının aldığı ücret konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu Mahkemece re"sen araştırılmalıdır.Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece davacının en son aylık net 1.250,00 TL ücret ile çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Türkiye İş Kurumu’nun davacıya gönderdiği 16.5.2014 tarihli cevabi yazıda, davacının en son aylık brüt 1.071,00 TL ( net 856,00 TL) net ücret ile çalıştığı ve 2013 yılı Kasım ve Aralık ayları ile 2014 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait ücret alacağının ödenmediği tespit edilmiştir. Davacı dava dilekçesine sözü edilen bu yazı cevabını ekleyerek dilekçede, Türkiye İş Kurumu’nun alacağını tespit ettiğini ve şirkete bu tespitle başvurmasına karşın herhangi bir sonuç alamadığını belirtmiş ve aylık ücret miktarına ilişkin başkaca bir beyanda bulunulmamıştır Celsede ise davacı asil, boru tesisatı usta yardımcısı olarak 1.100,00 TL ücretle çalıştığını beyan etmiştir. 15.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile ise bu kez, her ay için 1.250,00 TL olmak üzere toplamda 6.250,00 TL ücret alacağı talebinde bulunulmuştur. Görüldüğü üzere davacının ücret konusundaki beyanları arasında çelişki bulunmaktadır. Davaya Türkiye İş Kurumu’nun yazısının dayanak yapıldığı ve dava dilekçesinde de Türkiye İş Kurumu’nun yapmış olduğu tespitten farklı bir beyanda bulunulmadığı yine dosya içerisinde ücrete ilişkin başkaca herhangi bir ispat aracı bulunmadığı ve ücretin miktarının ispatı ile davacının yükümlü olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece davacının en son aylık brüt 1.071,00 TL ( net 856,00 TL) net ücret ile çalıştığı kabulüne göre ücret alacağının hesaplanması gerekirken aylık 1.250,00 TL net ücret ile çalıştığının kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Öte yandan, dava kısmi dava olarak açılmış olup dava ve ıslah dilekçesinde talep edilen ücret alacağı miktarlarına dava ve ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerekirken ücret alacağın tamamına dava tarihinden olacak şekilde faiz yürütülmesi de hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,02.07.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.