3. Hukuk Dairesi 2017/10572 E. , 2017/13200 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalılar ..., ... aralarındaki tazminat davasına dair ... ... 11.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12/05/2015 günlü ve 2013/387E.-2015/193 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 06.12.2016 günlü ve 2015/19106 E.-2016/13949 K. sayılı ilama karşı davalılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, Kadiköy 2.Noterliği"nin 20.05.2004 tarih ve 10259 yevmiye sayılı temliknamesi ile dava dışı Atabay A.Ş. adına ... Sağlık İşleri İl Müdürlüğü tarafından tahakkuk edilen 400.000 TL alacağı temlik aldığını, ancak......Ş"nin 01.07.2004 tarihinde ilaç satışlarını başka bir şirkete devretmesi nedeniyle ...."dan alacağı bulunmadığı gibi temliknamedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının tespit edildiğini, bu nedenle açılan ceza davasında davaya konu temlikname ile birlikte 54 temliknamenin daha sahte olduğunun belirlendiğini, davalıların düzenledikleri sahte temliknameler nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek; 400.000 TL tazminatın temlikname tarihi olan 20.05.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı, aynı vakıalara dayanılarak 20.01.2004 tarihli, 26.02.2004 tarihli ve 11.03.2004 tarihli sahte temliknameler nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek; 420.000TL tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise onaylama şeklindeki noterlik işlemi ile iddia edilen zarar arasında uygun illiyet bağının hiç doğmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalıların haklarındaki ceza davası nedeniyle ceza zamanaşımı uygulanacağından zamanaşımı itirazlarının yerinde olmadığı, davaya konu tüm temliknamelerdeki şirket yetkilisi adı altındaki Zeki Bülent Atabay imzasının bu kişiye ait olmadığının ve sahte olarak düzenlendiğinin ceza mahkemesindeki dava dosyasından ve imza incelemesinden anlaşıldığı, noterde düzenlenen belgedeki imzanın ilgilisi tarafından imzalanması gereği noterin sorumluluğunda olduğu gibi katibinin yaptığı işlemlerden dolayı da kusursuz sorumlu olduğundan tüm temliknamelerden dolayı noter olan davalı ..."ya karşı açılan davanın kabulü gerektiği, davalı noter katibi Neziha Gün"ün ise imzası bulunan asıl davaya konu 400.000,00 TL bedelli ve birleşen davaya konu 80.000,00 TL bedelli temliknamelerden sorumlu sayılacağı gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün davalılar vekili tarafından temyizi
üzerine Dairemizin 06.12.2016 gün ve 2015/19106 E- 2016/13949 K sayılı ilamı ile "...özellikle davalı tarafça süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def"ine davacı tarafça karşı çıkılmış olmasına göre..." mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş, davalılar vekili tarafından süresi içinde kararın düzeltilme isteminde bulunmuştur.
Karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan incelemede;
Uyuşmazlık, sahte temlikname nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı haksız fiildir. Haksız fiillerde zamanaşımı ise, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde ayrıca düzenlenmiştir.
Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarar ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren 10 sene mürurundan sonra istima olunmaz.” denildikten sonra; aynı maddenin ikinci fıkrasında, ceza dava zamanaşımına yollamada bulunularak; “Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha da uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik edilir.” hükmü getirilmiştir.
Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, haksız fiillere uygulanacak üç ayrı zamanaşımı süresi belirlenmiştir.
Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak olan 1 yıllık kısa süreli zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek 10 yıllık kesin süreli zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda suç oluşturduğu durumlarda uygulanacak olan uzamış (ceza davası) zamanaşımı süreleridir.
BK"nun.60/2. fıkrasında düzenlenen ceza davası zamanaşımının uygulanabilmesi için öncelikle; zarar veren eylemin Ceza Kanunu ya da ceza hükmü taşıyan özel kanunda suç olarak düzenlenmiş olması gereklidir.
Özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden ... maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK"nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımı uygulanmak gerekir.
Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlarda suç teşkil ediyorsa ve bu yasalarda, bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin edilmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur.
Bu husus, 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Zira, ceza davasının zamanaşımı "suçun türüne göre değişmekle beraber" çoğunlukla, BK"nun m.60/I"deki özel hukuk zamanaşımından daha uzundur.
Bu itibarla şayet zarar doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise ve ceza kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlarda bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’nundaki 1 yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK. m. 60/I olaya uygulanacak; bu Kanunlarda tayin edilen zamanaşımı süresi BK. m. 60/I"deki süreden daha uzun ise, o zaman tayin edilen uzun süre, tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise, fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan mülga 765 sayılı TCK’nun 102 (veya halen yürürlükteki 5237 sayılı TCK’nun 66.) maddesine göre belirlenecektir.
Hemen belirtmek gerekir ki; BK. m.60/II"deki zamanaşımı, tamamen özel hukuka ait bir kurum olup, zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden ise, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 102, 104 ila 107. maddeleri değil, aksine BK"nun, 132 ila 137. maddeleri uygulama alanı bulacaktır.
Ancak, kamu (ceza) davasının açılmış olması, bu davaya müdahale talebinde bulunulması ve hatta şahsi hak (tazminat talebi) saklı tutulmak suretiyle kamu davasına müdahale talebi, haksız fiilden (suçtan) ... tazminat alacağı için, BK"nun 133.maddesi bakımından zamanaşımını kesen bir neden olarak kabul edilemez
Buna göre, 1 Haziran 2005 tarihi öncesi yukarıda belirtilen 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, ceza davası devam ettiği sürece kamu davasına müdahale etmek suretiyle şahsi hak istenebilmesine olanak tanınmaktaydı (Mülga 1412 sayılı CMUK m.365/2). Ne varki, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nda ceza davasına katılmak suretiyle şahsi hak istenebilmesine olanak tanınmadığından, bu tarih itibariyle 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama imkanı kalmamıştır. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 09.10.2013 gün ve E:2013/4-36, K:2013/1457; 19.02.2014 gün ve E:2013/4-440, K:2014/115 ve 08.04.2015 gün ve E:2013/4-1626, K:2015/1187 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan hukuki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; davacının ileri sürdükleri haksız fiilin gerçekleşme tarihi asıl davada 20.05.2004, birleşen davada ise 20.01.2004, 26.02.2004 ve 11.03.2004 tarihleridir.
Davalı noter ... aleyhine resmi evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve denetim görevini yerine getirmemekten, davalı noter katibi ... aleyhine görevi kötüye kullanma suçlarından dolayı cezalandırılması istemiyle yargılandıkları, ...2. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 13.06.2012 sayılı ilamıyla, davalı noter ..."nın sahtecilikten beraatine, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçundan dolayı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, noter katibi ... hakkındaki görevi kötüye kullanma suçundan dolayı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Dava açıldığı tarihte (ve halen), ceza dosyasının temyiz incelemesi devam etmektedir. Davacı, anılan ceza davasına katılmış, ancak şahsi hak talebinde bulunmamıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, mülga 818 sayılı BK"nun 60/2. maddesi gereğince, zarara yol açan eylemin, aynı zamanda suç oluşturması halinde, uygulanacak zamanaşımı süresi, o suç için öngörülen ceza davası zamanaşımı süresidir. Buna göre, haksız eylemlerin gerçekleştiği 20.05.2004, 20.01.2004, 26.02.2004 ve 11.03.2004 tarihinde yürürlükte olan mülga 765 sayılı TCK"nun 240/1. maddesinde öngörülen suça ilişkin cezanın üst sınırı dikkate alındığında, aynı Kanunun 102/4. maddesi uyarınca ceza davası zamanaşımı süresi beş (5) yıldır.
Bu durumda, haksız eylemin 20.05.2004, 20.01.2004, 26.02.2004 ve 11.03.2004 tarihinde gerçekleştiği gözetildiğinde, beş (5) yıllık dava zamanaşımı süresinin 20.05.2009, 20.01.2009, 20.02.2009 ve 11.03.2009 tarihlerinde dolduğu; buna göre, eldeki asıl ve birleşen davanın dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra 28.11.2013 tarihinde ve 24.01.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalılar vekili asıl davada süresinde sunduğu, cevap süresinin uzatılması istemini içeren dilekçesinde zamanaşımı def"inde bulunmuş, tensiple birlikte asıl dava ile birleştirilmesine karar verilen birleşen davada,süresinde zamanaşımı def"inde bulunmuştur. Dairemizce sehven davalı tarafça sunulan zamanaşımının def"inin süresinde olmadığı belirtilmiştir.
Davacı, yukarıda da vurgulandığı üzere, ceza davasına katılmış ise de, şahsi hak talebinde bulunmadığından, ceza davasına müdahale talebi dava zamanaşımı süresini kesmez.
Hal böyle olunca, mahkemece; zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla davalı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 06.12.2016 gün ve 2015/19106 Esas- 2016/13949 Karar sayılı onama ilâmının kaldırılarak, ... ... 11. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 12/05/2015 gün ve 2013/387 Esas, 2015/193 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek hâlinde karar düzeltme talebinde bulunana iadesine, 03.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.