Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1066
Karar No: 2019/601

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1066 Esas 2019/601 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1066 E.  ,  2019/601 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 23. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 795-991

    Sanık ... hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatine ilişkin Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.04.2011 tarihli ve 609-346 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 08.04.2015 tarih ve 1423-449 sayı ile;
    "...Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, failin kendisinin veya başkasının yararına olarak zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya bu devir olgusunu inkâr etmesi gerekmektedir.
    Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde nitelikli hali oluşmaktadır.
    Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; sanığın savunmalarında; suça konu araçlara, katılanın şirketinin borçları nedeniyle el konulduğunu, bu araçları görevlilere teslim ettiğini söylediği hâlde, bu teslime ilişkin belge ibraz etmemesi karşısında, Ankara Emniyet Müdürlüğünün 15.12.2010 tarihli ve 233989 sayılı cevabi yazısında da, Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesinin ilgi sayılı yazısı ile yakalanması istenen ..., ... ve ... plakalı araçların (suça konu dört araçtan üç adedinin) yakalanarak oto parka çekildiğinin, ... plakalı aracın ise yakalanmasının mümkün olmadığının belirtilmesi dikkate alındığında ve katılanın beyanlarında, suça konu araçları sanığın teslim etmediğini belirtmesi de gözönünde bulundurulduğunda, sanığın söz konusu kiralık olarak kendisine teslim edilen araçları katılana ya da görevlilere teslim etmeyerek atılı suçu işlediğinin anlaşılması karşısında, mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan Ankara Batı 3. Asliye Ceza Mahkemesince 17.06.2015 tarih ve 795-991 sayı ile sanığın TCK"nın 155/2, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 16.660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 16.03.2016 tarih ve 19258-2993 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.05.2016 tarih ve 302068 sayı ile;
    "...Sanığın, yetkilisi olduğu şirkette kullanmak üzere katılan şirketten 4 adet otomobili 03.01.2009 tarihli "adi kira sözleşmesi" ile kiralayıp teslim aldığı, sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmemesi üzerine, katılan tarafından sözleşmenin feshedilip, araçların iadesinin istenmesine rağmen iade edilmemesinden ibaret olayda; taraflar arasındaki oto kiralama sözleşmesine konu araçların kiracı şirket tarafından "ticari" amaçla değil, sözleşmenin 2/a maddesinde belirtildiği üzere, önceden belirlediği personel tarafından kullanılmak koşuluyla kendi ihtiyaçları için kiraladığı, sözleşmenin taraflarının tacir ve katılanın yetkilisi olup, kiralayan konumunda olan... Otom. Nak. Tur. İnş. San. Tic. Ltd. Şti"nin faaliyet konusunun oto kiralama olmasının, aralarındaki ilişkinin ticari nitelikte olmasını sağlamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin suç tarihinde yürürlükte bulunan 3226 sayılı Kanun"un kapsamında yapılmış Finansal Kiralama Sözleşmesi niteliğinde de olmadığı cihetle, sanığın sübut bulan eyleminin TCK"nın 155/1. maddesindeki basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 25.05.2016 tarih ve 8869-6683 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin basit güveni kötüye kullanma suçunu mu, yoksa hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup eylemin basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sincan Cumhuriyet Başsavcılığınca; Deniz Alüminyum PVC Cam İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret Ltd. Şti"nin yetkilisi olan sanık ..."in, katılan ..."ün yetkilisi olduğu... Otomotiv Nakliyat Turizm İnşaat Ticaret Ltd. Şti"nden 03.01.2009 tarihli araç kiralama sözleşmesiyle dört adet araç kiraladığı, araçların kira ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle sanık aleyhine icra takibine başlandığı, buna rağmen sanığın kiraladığı araçları iade etmeyerek atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açılmıştır.
    Katılanın yetkilisi olduğu... Otomotiv Nakliyat Turizm İnşaat Ticaret Ltd. Şti. İle sanığın yetkilisi olduğu...Alüminyum PVC Cam İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret Ltd. Şti. arasında 03.01.2009 tarihinde imzalanan oto kiralama sözleşmesinde; kiralayan sıfatı ile... Otomotiv şirketinin 4 adet otomobili 12 ay süre ile her bir araç için aylık 1.000 TL kira bedeli karşılığında kiracı sıfatı ile...Alüminyum şirketine teslim edeceği, kiracı...Alüminyum şirketinin araçları kullanması muhtemel kişilerin sürücü belgesi bilgilerini kiralayan... Otomotiv şirketine bildireceği, kiralanan araçları sadece bildirilen personelin kullanabileceği, araçların periyodik bakım, kontrol ve servis hizmetleri ile zorunlu trafik ve kasko sigortalarının... Otomotiv şirketi tarafından karşılanacağı, sözleşmenin bitim tarihinde veya...Alüminyum şirketinin yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle fesih edilmesi halinde araçların iade edileceği, taraflardan birinin yükümlülüklerine uygun davranmaması durumunda aykırılığın 15 gün içerisinde giderilmesine yönelik bir ihtarname ile uyarıda bulunulacağı, giderilmediği takdirde ikinci bir ihtarnamenin gönderileceği ve üçüncü defa gönderilecek ihtarnamenin karşı tarafa tebliğinden itibaren 15 gün sonra sözleşmenin feshedilmiş sayılacağı, fesih tarihinden itibaren 5 gün içerisinde araçların iade edileceği,
    Ankara 32. İcra Müdürlüğünün 2009/16059 esas sayılı dosyasında; TÖK Otomotiv şirketinin...Alüminyum şirketi aleyhine 20.350 TL alacak nedeniyle 07.10.2009 tarihinde icra takibi başlattığı, takibe dayanak olarak...Alüminyum şirketi adına düzenlenmiş bulunan 02.04.2009 tarihli, T-000850 seri nolu ve 03.04.2009-03.05.2009 tarihleri arası kira bedeli olan 4.400 TL, 02.05.2009 tarihli, T-013358 seri nolu ve 03.05.2009-03.06.2009 tarihleri arası kira bedeli olan 4.400 TL, 15.08.2009 tarihli, T-014077 seri nolu ve 03.06.2009-03.08.2009 tarihleri arası kira bedeli olan 8.600,01 TL ile 09.09.2009 tarihli, T-014118 seri nolu ve 03.08.2009-03.09.2009 tarihleri arası kira bedeli olan 4.300 TL tutarındaki faturaların gösterildiği, ödeme emrinin 19.10.2009 tarihinde...Alüminyum şirketinin işçisi Mustafa Torun imzasına tebliğ edildiği, Deniz Alüminyum şirketini vekili Av. ..."ın 22.10.2009 havale tarihli dilekçesi ile borca kısmen itiraz ederek 09.09.2009 tarihli ve T-14118 seri nolu fatura tutarı olan 4.300 TL"lik borcu kabul etmediği ve mal beyanında...Alüminyum şirketi üzerine kayıtlı Çubuk Yazır Köyü mevkiindeki fabrikada bulunan menkul malları gösterdiği, icra dosyasına herhangi bir ödemede bulunulmadığı,
    Ankara İl Emniyet Müdürlüğünün 15.12.2010 tarihli ve 233989 sayılı yazısında; Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü görevlilerince ... plakalı aracın 20.10.2009, ... plakalı aracın 05.01.2010 ve ... plakalı aracın 20.05.2010 tarihinde yakalanarak Atestaş-Pursaklar açık otoparkına teslim edildiği, ... plakalı aracın yapılan denetimlerde yakalanmasının mümkün olmadığı,
    13.07.2010 tarihli ve 93983 sayılı Araç Trafikten Men Tutanağında; ... plakalı aracın Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 27.08.2009 tarihli ve 2009/13522 sayılı yazısına istinaden haciz nedeniyle yakalandığı, araç sürücüsünün Nejla Özden olduğu ve aracın Lider Otopark"a teslim edildiği,
    Bilgilerine yer verilmiştir.
    Katılan ...; araçların teslim edilmediğini, alacağın da ödenmediğini,
    Tanık ...; Deniz Alüminyum şirketinin çalışanı olduğunu, şirket adına 4 adet araç kiralandığını, şirketin sahibi ve yetkilisi olan sanık ..."in yanına üç kişinin gelip kira bedelleri konusunda görüşme yaptıklarını, sanığın şahıslara hitaben "Siz benim muhatabım değilsiniz, şirketin sahibi gelsin, borçla ilgili zaten icra takibi başlatılmış, hukuki süreç devam etmektedir" dediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık ...; sahibi olduğu...Alüminyum şirketi adına... Otomotiv şirketinden 4 adet aracın şirket yetkilisi olan tanık ... tarafından 03.01.2009 tarihinde imzalanan oto kiralama sözleşmesi ile bir yıllığına kiralandığını, kira bedellerini aylık düzenli olarak ödediklerini, ancak şirketi mali krize girince ödemelerde aksamalar başladığını, birkaç ay ödeme yapamadıklarını, bu arada... Otomotiv şirketinin üçüncü kişilere olan kendi borçları nedeniyle 3 adet araca değişik tarihlerde emniyet görevlileri tarafından el konulduğunu, bu nedenle araçları görevlilere teslim ettiklerini, diğer aracın halen şirketin kullanımında olduğunu, bu aracın üzerinde de haciz olduğunu, TÖK Otomotiv şirketinin müdürünün telefonla kendisini arayıp borcun ödenmesini istediğini, mali kriz nedeniyle ödeme yapayamacağını söylediğini, bunun üzerine kira alacağı nedeniyle icra takibi başlattıklarını, toplam 16.000 TL borcu olduğunu, ödeme yapmaya devam ettiğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
    "Güveni kötüye kullanma" suçu TCK"nın 155. maddesinde;
    "(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur" şeklinde düzenlemiş,
    Maddenin gerekçesinde de;
    "Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır... Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisi gerekir. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı gereklidir" açıklaması yapılmıştır.
    Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere kanun koyucu tarafından mülkiyetin korunması amacıyla getirilen güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya bu devir olgusunun inkâr edilmesiyle oluşmaktadır.
    Suç, devir amacı dışında tasarrufta bulunma veya inkâr etme şeklinde icrai bir hareketle işlenebileceği gibi malı süresinde devretmeme veya malı güvenle saklamak üzere zilyetliği devralma hâlinde, bakım yükümlülüğünü bilerek yerine getirmeme gibi ihmali hareketle de işlenebilir (Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 4. Baskı, Beta Yayım, Eylül 2017, s. 472).
    TCK"nın 155. maddesinde sözü edilen zilyetlik kavramı 4721 sayılı Medeni Kanunu"muzun 973. maddesinde; "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir." şeklinde açıklanmış, asli ve fer"i zilyetlik ise aynı Kanun"un 974. maddesinde; "Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer"î zilyettir." biçiminde tanımlanmıştır.
    Güveni kötüye kullanma suçunda malın teslimi, belirli biçimde kullanılmak için hukuka ve yöntemine uygun, aldatılmamış özgür bir iradeye dayanılarak tesis edilmektedir. Söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut olmalı ve bu hukuki ilişkinin gereği olarak taraflar arasında oluşan güvenin korunması gerekmektedir. Bu amaçla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar ve devir olgusunu inkâr kanun koyucu tarafından cezai yaptırım altına alınmıştır. Eğer mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisi yoksa usulüne uygun bir teslim olmayacağı için güveni kötüye kullanma suçu da oluşmayacaktır. Zira, hukuksal anlamda geçerli bir sözleşmeden söz edilebilmesi için tarafların iradelerinin aldatılmamış olması gerekmektedir.
    Bu suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde ise, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli sözkonusu olacaktır.
    Meslek ve sanat, kişinin geçimini sağlamak için uğraştığı ve devamlılık gösteren işlerdir. Genellikle meslek ve sanat serbestçe yapılan ve bireylerin belli bir hizmeti almak veya yaptırmak için başvurdukları iş alanını ifade eder. Örneğin, televizyon tamirciliği, terzilik, dizgicilik, kuru temizlemecilik, matbaacılık, grafikerlik vs. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, genellikle meslek ve sanatta, aralarında hizmet ilişkisi olmayan kişiler bu mesleği yapanlardan bir hizmet satın almaktadırlar.
    Ticaret, kişilerin özel ilişkilerini ilgilendiren alanlarda yapılan ve bir mal değişimini konu alan hareketlerdir. Failin ticari amaçla hareket etmesi yeterlidir. Tacir olması aranmaz. Ancak, mal sahibi olan mağdurun ticaret amacıyla hareket etmesine gerek bulunmamaktadır.
    Hizmet ise, hizmeti yapanla yaptıran arasında bir ilişkinin olmasını ifade eder. Hizmet ilişkisinin daimi olması zorunlu değildir. Ayrıca, suça konu eşya faile sürekli olarak ve tüm sorumluluğu ona ait olmak koşulu ile teslim edilmelidir.
    Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, failin işi, mesleği, eşyanın hangi amaçla faile verildiği araştırılmalıdır.
    Suçun nitelikli halleri arasında sayılan bir başka durum ise, hangi nedenden doğmuş olursa olsun "başkasının mallarını idare etmek yetkisine sahip kimselerin" güveni kötüye kullanmasıdır. Maddede de açık bir şekilde belirtildiği gibi, idare yetkisinin hangi nedenden doğmuş olduğu önemli değildir. Sözleşmeden doğmuş olabileceği gibi, yasadan veya resmî makam veya merciler tarafından verilen bir karardan da, bu yetki doğmuş olabilir (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 4. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, 1. Baskı, s. 4531-4532).
    Cezanın ağırlaştırılması sonucunu doğuran bu hâllerde, fail ile mağdur arasındaki hukuki ilişkiye dayanan güven ilişkisi daha yoğundur. Failin sıfatı, onun hukuki ilişkiye uyma konusunda daha özenli davranacağının bir göstergesi olmaktadır. Belli sıfata sahip kişilere karşı toplumda daha fazla güven duygusu vardır. Kişiler, meslek ve sanat icra edenlere, ticaret veya belli hizmeti görenlere, belli bir işi görüyor olmaları nedeniyle normal bir kişiye nazaran daha fazla güven beslerler ve bu güvene dayalı olarak zilyedi veya malik bulundukları malı fazlaca sorgulamadan belli bir maksatla muhataplarına teslim ederler. Suçu nitelikli hale getiren bu unsur, taraflar arasında güven ilişkisinin tesisini kolaylaştıran hâllerin kötüye kullanılmasını esas almaktadır. Bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması, malın teslimi ile failin sıfatı arasında nedensellik ilişkisi bulunmasına bağlıdır. Mal, faile, sadece sıfatından değil, aynı zamanda sıfatının doğurduğu bir ilişkiden dolayı teslim edilmiş olmalıdır (Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 4. Baskı, Beta Yayım, Eylül 2017, s. 478; Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınları, 12. Baskı, Eylül 2017, Ankara, s. 687; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınları, 4. Baskı, Eylül 2017, Ankara, s. 639-640).
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın, sahibi olduğu şirket adına katılanın sahibi olduğu şirketten bir yıl süre ile her bir araç için aylık 1.000 TL kira ücreti ödenmesi karşılığında dört adet araç kiralayıp teslim aldığı, ancak bir kısım aylara ait kira ücretlerini ödemediği gibi araçları da iade etmediği olayda;
    03.01.2009 tarihli oto kiralama sözleşmesinin kiracı sıfatı ile sanığın sahibi olduğu...Alüminyum isimli şirketin kaşesi kullanılarak adı geçen şirketin çalışanı ve sözleşme imzalamaya yetkilisi tanık ... tarafından imzalanması, anılan sözleşmede kiralanan araçların sadece sanığın önceden katılana isimlerini bildirdiği iş yeri çalışanları tarafından kullanılacağının kararlaştırılması, sanığın, suça konu araçları şirket adına kiraladığını açıkça ifade etmesi, kira bedellerinin ödenmesi amacıyla katılan tarafından gönderilen irsaliyeli faturaların sanığın şirketi adına düzenlenmiş olması, ödenmeyen kira ücretleri nedeniyle icra takibinin sanığın şirketi aleyhine başlatılması, ayrıca kira sözleşmesinin "Kiralanan otomobillerin iadesi" başlıklı 8. maddesinde sözleşmenin bitim tarihinde araçların iade edilmesi gerektiğinin belirtilmesi ve taraflar arasında sözleşmenin uzatıldığına dair bir anlaşma da bulunmamasına rağmen kira sözleşmesine konu dört araçtan üçünün sözleşmenin bitim tarihi olan 03.01.2010 tarihinden sonraki tarihlerde emniyet görevlileri tarafından yakalanıp otoparka teslim edilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde;
    Sanığın, sahibi olduğu şirketin ticari işleri kapsamında hareket ederek kira sözleşmesine konu araçları kiraladığı, katılanın da bu ticaret ilişkisi nedeniyle duyduğu güvene dayalı olarak 12 ay süre ile kullanılmak üzere araçları sanığa teslim ettiği, ancak sanığın bu şekilde tesis ettiği güveni kötüye kullanmak suretiyle kiraladığı araçlardan üç adedini sözleşme bitiminde katılana teslim etmediği anlaşıldığından, sanığın eyleminin ticaret ilişkisinin gereği olarak kendisine teslim edilmiş eşya hakkında işlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve TCK"nın 155. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Ulaşılan bu sonuç karşısında, suçun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı konusu değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.10.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi