
Esas No: 2007/568
Karar No: 2007/2259
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/568 Esas 2007/2259 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16.10.2006
NUMARASI : 2005/255-366
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki bulunduğu .. ada . parsel sayılı taşınmazın bir kısmının yapılanmak ve araç koymak suretiyle davalı tarafından işgal edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil istemiştir.
Davalı, taşınmazın kullandıkları bölümünü 1998 yılında dava dışı kişiden kiraladıklarını,anılan kişi ile Hazine arasındaki mülkiyet uyuşmazlığının Hazine lehine sonuçlandığını ve sonrasında davacıya satıldığını ancak satışın 4706 Sayılı Yasaya aykırı biçimde yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davasıyla da davacı adına oluşan tapunun iptalini talep etmiştir.
Karşı davalı defterdarlık,karşı davanın ancak asıl davanın davacısına yönelik açılabileceğini,ayrıca Anıt Emlak Müdürlüğüne izafeten Ankara Defterdarlığının tüzel kişiliği bulunmadığını,davanın doğrudan Hazine yöneltilebileceğini,bunun yanında idarenin yaptığı satış işleminin yasaya aykırılığı nedeniyle iptal talebinin İdari Yargının görev alanına girdiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
İhbar edilen Belediye, dava ile ilgileri olmadığı gibi taşınmazın satışının yapılmasının kendileri bakımından bir sakıncası da bulunmadığını belirtmiş,aşamada ise davacı ve Hazine aleyhine 2006/255 esas sayılı iptal-tescil davası açmıştır.
Mahkemece,davalının haksız müdahalesinin keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisile;karşılık davanın ise sıfat yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı (karşı davacı) tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil ; karşı dava, tapu iptali isteklerine ilişkindir.
Mahkemece kısa kararda, davalının el atmasının önlenmesine, ecrimisile ve karşı davanın reddine karar verilip yıkım isteği yönünden bir hüküm kurulmamış ; gerekçeli kararda ise ayrıca yıkıma da hükmedilmiştir.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek, kısa kararda yıkım konusunda bir hüküm kurulmayıp, gerekçeli kararda ise yıkıma da hükmedilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,7.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.