Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları M.E. E.ın çekişme konusu 4 parça taşınmazını muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın yetkisizlik nedeniyle reddine ilişkin kararın Dairece bozulmasına dair verilen kararına karşı mahkemenin direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca"...davanın taşınmazın aynına ilişkin bulunduğu HUMK.nun 13.maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralına göre taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu" gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiş, bozmaya uyulmakla yapılan yargılama sonunda mahkemece, miras bırakanın evlatları arasında adil mal paylaşımının amaçladığı mirasçılardan mal kaçırma amacının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla davalılar vekili temyize cevapla birlikte duruşma isteğinde bulunmuş olmakla;Tetkik Hakimi İlgün"ün raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,duruşma isteği tebliğat masrafları karşılanmadığından reddedilip Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.
Davalılar cevap dilekçelerinde işlemlerin gerçek satış olduğunu, miras bırakanına bedel ödendiğini, sonraki müteaddit dilekçelerinde de miras bırakanın paylaştırma kastı ile hareket ettiğini, davacılara da taşınmazlar verdiğini, denkleştirme olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın evlatları arasında adil mal paylaştırmayı amaçladığı, diğer mirasçılardan mal kaçırma iradesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Nevarki, yapılan soruşturmanın hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut oluya gelince; miras bırakan M.. E..."nın 13.1.2000 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak davacı eşi ile diğer davacılar iki oğlu ve davalı kızlarının kaldığı çekişmeli 39,41,42,190 parsel sayılı taşınmazlar miras bırakanına aitken 7.8.1996 tarihinde satış suretiyle davalılara temlik ettiği kayden sabittir.
Toplanan delillerden; tüm dosya içeriğinden ve tapu kayıtlarından miras bırakanın 1995 yılında Köyceğiz"de bulunan iki adet evini davalı kızlarına bağış yolu ile aynı yıl Köyceğiz"deki bir taşınmazdaki payını davacı İ...M...e bağış yolu ile 1999 yılında da .. parsel sayılı taşınmazını yine davacılarına satış yolu ile temlik ettiği 25.9.1971 tarihinde davacı iki oğlunun Köyceğiz"de 15 parsel sayılı taşınmazı üçüncü kişilerden satın aldıkları davacılar reşit olmadıklarından akti miras bırakan baba ile annenin imzaladığı 13.4.1984 tarihinde davacı oğulların yine üçüncü kişilerden ...parsel sayılı taşınmazları satın aldıkları, akit tarihinde davacı İlyas Muammer reşit olmadığından akdin yine velayetten yapıldığı anlaşılmaktadır.Davalılar miras bırakan tarafından davacı eş ve çocuklarına başka taşınmazlarda verildiğini bildirdikleri halde bu yön üzerinde durulmamıştır.
Nitekim, tanıklar miras bırakanın çok zengin olduğunu, paraya ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığını eşine ve tüm çocuklarına evler, arabalar, yatlar hediye ettiğini hatta torunlarına bile bu yönde hediyeler verdiğini bildirmişlerdir.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme yapılması, miras bırakanın tüm mal varlığının ve davacılara temlik ettiği taşınmazların kayden saptanması temlike konu taşınmazların tüm malvarlığına göre oranının belirlenmesi miras bırakanın tüm mirasçıları kapsar biçimde denkleştirme yapıp yapmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklığa kavuşturulması denkleştirme iradesi ve olgusu saptanamaması halinde davacıların payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek ve hükme gerekçe göstermeksizin yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi uyarınca, BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.