
Esas No: 2017/3085
Karar No: 2021/902
Karar Tarihi: 01.07.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3085 Esas 2021/902 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı borçlu aleyhine cari hesap alacağına dayalı olarak İstanbul Anadolu 18. İcra Müdürlüğünün 2013/567 sayılı dosyasında icra takibi yaptıklarını, davalının haksız itirazı üzerine icra takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı cevap dilekçesinde; davacıya borcu olmadığı gibi alacaklı olduğunu, davacı şirket yetkililerini kendisinin çalıştığı firmalarla tanıştırıp ürünlerini satmasına aracılık ettiğini, ancak daha sonra davacı şirketin kendisini aradan çıkarmak için aleyhinde beyanlarda bulunduğunu ve ürünlerini doğrudan bu firmalara sattığını öğrendiğini, davacı tarafın gönderdiği her ürün için müşteri çekleri verdiğini ve yaptığı ödemelerin ticari defterlerde kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.10.2015 tarihli ve 2014/821 E., 2015/802 K. sayılı kararı ile; itirazın iptaline ilişkin eldeki davanın dayanağının takip talebi ve ödeme emrinde belirtildiği üzere taraflar arasındaki cari hesaptan kaynaklanan alacak olduğu, bilirkişi incelemesi için davalı taraf gününde ticari defterlerini sunmamış ise de davacının incelenen ticari defterlerine göre; bilirkişi raporunda 31.12.2010 kapanış bakiyesinin yevmiye defterine göre 954,73TL, 31.12.2011 kapanış bakiyesinin 45.879,50TL ve 31.12.2012 kapanış bakiyesinin 45.879,50TL olduğu; 30.12.2013 tarihinde bu tutarın davacı tarafından şüpheli ticari alacaklar hesabına virman edildiği, 16.01.2013 takip tarihi itibarı ile davacının davalıdan 45.879,50TL alacaklı olduğunun belirtildiği, raporun sonuç kısmında ise 2010-2011-2012-2013 yılları ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, ancak 2010-2011 yılları envanter defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, bu itibarla 2010-2011 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, 2012-2013 yılları ticari defterlerinin ise usulüne uygun tutulduğunun belirtildiği, ayrıca davacının cari hesaptan dolayı alacağı 31.12.2011 kapanış tasdik tarihine göre 45.879,50TL olup ertesi yıla devrettiği, takip eden iki yıl başka bir ticari ilişki olmadığının anlaşıldığı, bu durumda mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde yevmiye defterinin yanı sıra 6762 sayılı TTK’nın 72. maddesi uyarınca envanter defterinin de kapanış tasdiki zorunlu olmakla 31.12.2011 tarihi itibarı ile 2012 yılına devreden alacakta 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden evvel 6762 sayılı TTK’daki açık hüküm karşısında 6762 sayılı Yasa’ya göre zorunlu olan yevmiye defteri kapanış tasdiki yanı sıra envanter defterinin de 2010-2011 yılları kapanış tasdikleri yaptırılması zorunluluğu bulunmakla bu defterlerin kapanış tasdiki bulunmadığından 6762 sayılı Kanun’un 84, 85, 86 maddeleri uyarınca ve bu konuda Yargıtay 19. Hukuk Dairesi yerleşik kararları uyarınca alacağın dayandığı yıl itibarı ile sahibi lehine delil teşkil etmeyen ticari defterlere göre ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 31.05.2016 tarihli ve 2016/1897 E., 2016/9819 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, davalı borçlu aleyhine cari hesap alacağına dayalı olarak İstanbul Anadolu 18. İcra Müdürlüğü" nün 2013/567 sayılı dosyasından icra takibi yaptıklarını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı asil, davacıya borcu olmadığı gibi alacaklı olduğunu, davacının yetkililerini kendisinin çalıştığı firmalarla tanıştırıp ürünlerini satmasına aracılık ettiğini, ancak daha sonra davacı firma yetkililerinin kendisini aradan çıkarmak için aleyhine beyanlarda bulunduğunu ve ürünlerini doğrudan bu firmalara sattığını öğrendiğini, davacının gönderdiği her ürün için müşteri çekleri verdiğini ve ödemelerinin defterlerde kayıtlı olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın itirazın iptali davası olup, takip dayanağı olarak cari hesap alacağının gösterildiği, taraflar arasında bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, alacağın dayandığı yıl itibarı ile sahibi lehine delil teşkil etmeyen ticari defterlere göre davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, satıştan kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, mahkemeye cari hesabın dayanağı olan fatura ve teslim belgelerini sunmamıştır. Bilirkişi davacının defterlerinde yaptığı incelemede cari hesabın dayanağını oluşturan faturaları belirlemiştir. Kural olarak, davacı, cari hesap dayanağı olan faturalarda gösterilen malların teslimini kanıtlamak zorundadır. Davalı ise savunmasında, teslim aldığı malların bedelini müşteri çekleriyle ödediğini savunmakla birlikte mahkemeye buna ilişkin belge sunmamış olup, davalının bu ödemelerini kanıtlayan belgeleri de mahkemeye sunması gerekir. Mahkemece taraflara yukarıda açıklanan dayanak belgelerini mahkemeye sunmalarının istenmesi, davacıya mal teslimini kanıtlama, davalıya ise ödeme yaptığı bedellere ilişkin belgeleri sunma imkanı tanınarak, davalı müşteri çeki vermişse bu çeklerin tahsili halinde ödemenin kabul edileceği dikkate alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 02.12.2016 tarihli ve 2016/1114 E., 2016/886 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, davacının gerek takip talebinde ve gerekse bozma öncesi safahat boyunca cari hesaba dayandığı, böyle olunca faturaya dayanmayan davacının malî bilirkişinin görev ve sorumluluğu dışına çıkarak fatura ile ilgili değerlendirme yapması nedeniyle ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin davacının delil olarak bildirmediği fatura ve teslim belgeleri ibrazı ile ilgili görüşlerinin uygun görülmediği, tarafların ön inceleme aşamasında sundukları delilleri ön inceleme duruşmasından sonra genişletip değiştiremeyecekleri, bunun sınırlı olarak tek istisnasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri (HMK) 140/5. maddesi olup, taraflar ancak delil listelerinde bildirdikleri delillerle sınırlı kalmak kaydı ile süresi içinde bildirdikleri delillerini iki haftalık kesin süre içinde ibraz edebilecekleri, bu durumda Kanun’un tanımadığı bir hakkın bozma ilamındaki görüşlerle davacı lehine tanınmasının mahkemece kabule şayan bulunamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada Özel Daire bozma kararında belirtildiği şekilde bir inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
15. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
16. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
17. Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
18. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
19. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”
hükmünü haizdir.
20. Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
21. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. (6102 sayılı TTK m. 21) maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
22. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
23. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
24. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava satıştan kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı taraf mahkemeye cari hesabın dayanağı olan fatura ve teslim belgelerini sunmamış ancak bilirkişi davacının defterlerinde yaptığı incelemede cari hesabın dayanağını oluşturan faturaları belirlemiştir. Davalı ise savunmasında, teslim aldığı malların bedelini müşteri çekleriyle ödediğini savunmakla birlikte mahkemeye buna ilişkin belge sunmamıştır.
25. Kural olarak davacı, cari hesabın dayanağı olan faturalarda gösterilen malları teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Davalının da bu mallar karşılığında yaptığı ödemeleri kanıtlayan belgeleri mahkemeye sunması gerekir. Özel Daire kararında belirtildiği gibi mahkemece taraflara yukarıda açıklanan dayanak belgeleri sunmaları için süre verilmesi, davacıya mal teslimini kanıtlama; davalıya ise yaptığı ödemelere ilişkin belgeleri sunma imkânı tanınması, davalı müşteri çeki vermişse bu çeklerin tahsili hâlinde ödemenin kabul edileceği dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; sadece davacıya mahkemeye cari hesabın dayanağı olan fatura ve teslim belgelerini sunması olanağı tanınması, davalı tarafa ise süresi içerisinde delillerini bildirmediğinden ödeme iddiasını kanıtlama imkânı tanınmaması gerektiği, böyle olunca direnme kararının belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.