Esas No: 2020/8175
Karar No: 2022/3094
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8175 Esas 2022/3094 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı banka müşterisi, kefil olduğu bir kredi sözleşmesinde imzasının müvekkilinin eşi tarafından verilmediğini öne sürerek borçlu olmadığının tespitini, ipoteğin geçersizliğinin tespitini, %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini ve taşınmazının satılması nedeniyle 100.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, davacının kefaleti sebebiyle verilen ipoteğin geçerli olduğu, aile konutu olmadığı için TMK 194. maddesinin uygulanmadığı, davacının eş rızasının alınmasına gerek bulunmadığı sonucuna vararak davanın kısmen kabulüne ve davacının 14/08/2012 tarihli 687.500,00 TL bedelli kredi sözleşmesi ile borçlu olmadığının tespitine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de, ilgili kanun maddeleri göz önünde bulundurularak yapılan yargılamanın usul ve yasaya uygun olduğuna karar vererek, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermiştir. Kanun maddeleri: TMK 194, HMK 353/b-1, HMK 370/1, HMK 372.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 11.12.2019 tarih ve 2019/149 E- 2019/1143 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 09.11.2020 tarih ve 2020/1242 E- 2020/1458 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, dava dışı ... ile davalı banka arasında 24/12/2012 tarihinde kredi sözleşmesi akdedildiğini, müvekilinin de işbu kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladığını, ancak müvekkilinin evli olmasına rağmen eş rızasının alınmadığını, yine müvekkilinin kefaleti sebebiyle adına kayıtlı taşınmazı ipotek olarak verdiğini, ancak eş rızası alınmadan imzalanan kefalet sözleşmesinin geçersiz olması sebebiyle verilen ipoteğin de geçersiz olduğunu, tapu müdürlüğünün eş muvafakatnamesinin eksik olduğunu bildirmesi üzerine davalı banka tarafından muvafakatnamenin alınacağını tapuya yazı ile bildirdiğini, davalı bankanın sonradan aldığını iddia ettiği eş muvafakati belgesinin sahte olduğunu, savcılık aşamasında da muvafakatnamedeki imzanın müvekkilinin eşine ait olmadığı yönünde rapor alındığını ileri sürerek genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, ipoteğin geçersizliğinin tespitine, müvekkiline ait taşınmazın davalı banka tarafından satılması nedeniyle 100.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından verilen ipoteğin kapsamının resmi senette belirtildiğini, davacının iddia ettiği gibi kefalete teminat teşkil etmek üzere verilen bir ipoteğin söz konusu olmadığını, müvekkili bankanın ipotek tesisine davacı eşin rızasını aradığını ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacının sadece belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğünü, takibe itiraz etmediğini, eş rızasına dair sunulan belgenin müvekkili banka görevlilerinin işbirliği ile hazırlandığına dair başlatılan soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini savunarak davanın reddi ile %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kredi sözleşmesinde davacının kefalet tarihinin 14/08/2012 tarihi olduğu, kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin davacının eşinin rızasına bağlı olduğu, dosya kapsamından alınmış bir rızanın bulunmadığı, bu sebeple kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, davacı tarafından davalı banka lehine kurulan ipotek akit tablosunun 1. maddesinde ipoteğin dava dışı borçlu ...'ın davalı banka yönünden doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olmak üzere ipotek verildiğinin görüldüğü, davalı banka tarafından tapu sicil müdürlüğüne gönderilen davacının eşinin imzasının bulunduğu belgede de dava dışı ...'ın davalı bankanın merkez ve şubelerine karşı doğmuş ve doğacak borçlarına teminat olmak üzere ipotek kurulduğu hususunun açıkça belirtildiği, davacı vekilinin ipotek konulan taşınmazın aile konutu olduğuna ilişkin bir iddialarının bulunmadığının bildirildiği, celp edilen tapu kaydından da bu yönde şerhin bulunmadığı, dolayısıyla ipotek konulan taşınmazın aile konutu olmadığı sonucuna varıldığı, bu nedenle geçerliliği hususunda TMK 194. maddesinin uygulanmasının söz konusu olmadığı, buna göre davacının eş rızasının alınmasına gerek olmadığı ve geçerli bir ipotek olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 14/08/2012 tarihli 687.500,00 TL bedelli kredi genel sözleşmesi ile borçlu olmadığının tespitine,ipotek sözleşmesinin geçersizliğine yönelik talebin reddine, davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin değerlendirildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda özetle; ipotek konulan taşınmazın aile konutu olmadığı, ipotek konulan davacıya ait taşınmaz aile konutu olmadığına göre geçerliliği hususunda TMK 194. maddesinin uygulanması söz konusunun olmadığı, ipoteğin kefalete teminat olarak verilip verilmediğinin tespitinin gerektiği, ipoteğin bu amaçla değil dava dışı borçlunun borçlarına teminat olmak üzere verildiği, geçerliliğinin de genel hükümlere tabi olduğu, davacının eş rızasının alınmasına gerek bulunmadığı, ipoteğin geçerli bir ipotek olduğu, ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,18/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.