3. Hukuk Dairesi 2016/2337 E. , 2017/13081 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile yapmış olduğu 20.11.2008 tarihli ......plakalı ve 1994 model ..... bir aracı 3.400,00 TL karşılığında davalıdan satın aldığını, ancak aracın resmi olarak dava dışı ..... adına kayıtlı olduğunu, davalı ile yapılan sözleşme gereğince kendisinin aracı davalıdan teslim aldığını, satın aldığı tarihte bu aracın hacizli olduğunu bilmediğin, ancak daha sonra aracın üzerine konulan haciz sebebiyle yakalanarak 06.11.2012 tarihinde otoparka çekildiğini, aracın elinden alınmış olması ve resmi devri imkanın kalmaması sebebiyle, davalıya ödediği satış bedeli ve aracı teslim aldıktan sonra yaptığı masraflar tutarında zarara uğradığını belirterek, 3.400,00 TL satış bedeli ile 2.883,00 TL masraf bedeli toplamı olan 6.283,00 TL"nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, dava konusu aracı davacıya 20.11.2008 tarihinde sattığını, araç satılırken yapılan sözleşme ile davacının araç kaydını en geç 3 ay içinde devralması gerektiği aksi halde kendisinin herhangi bir sorumluluğu bulunmayacağının belirtildiğini, satış tarihinden itibaren çok uzun süre geçmiş olmasına rağmen davacının aracı devri almadığını, satış sözleşmesi yapıldığı tarihte ve daha sonrasında araç üzerinde hiç bir şekilde haciz ve yakalama bulunmadığını, araç üzerine konulan ilk haczin 11.01.2011 tarihinde konulduğunu, bu kadar uzun bir süre içerisinde dava konusu aracın devralınmamış olmasının davacının kusuru olduğunu, davacının araç satış bedelinin yanında araç için yapmış olduğu masrafların bedelini de talep edemeyeceğini, davacının aracı satış tarihinden itibaren kullandığını ve yapılan masrafların bu kullanım sırasında oluşan hasarlar nedeniyle yapılmış olabileceğini ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 6.283,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)Dava, harici satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsiline ilişkindir.
Karayolları Trafik Kanunu"nun 20/d maddesi uyarınca; trafikte tescilli araçların mülkiyetini nakledici nitelikte sözleşmelerin noterde yapılması zorunludur. Bu hükme aykırı olarak yapılan sözleşmeler hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflara hak ve borç tahmil etmeyeceği için, taraflar ancak verdiklerini karşılıklı olarak haksız iktisap hükümleri uyarınca geri alabilirler.
Somut olayda dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının, dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı aracı davalıdan haricen adi yazılı sözleşme ile 20.11.2008 tarihinde 3.400,00 TL bedelle satın aldığı ve aracın davacıya teslim edildiği, davacının satış bedelini davalıya ödediği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşme; 2918 sayılı yasanın 20/d maddesi gereğince resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olup, davacının araç bedeli olarak için ödediği 3.400,00 TL"yi talep etme hakkı bulunduğu ve bu bedelin davacıya iadesine karar verilmesi hususunda bir isabetsizlik bulunmaktadır.
Ne var ki davacı taraf ödediği satış bedelinin yanında, dava konusu aracı kullandığı süre içerisinde araca yapmış olduğu bazı tamirat masraflarını da davalıdan talep etmektedir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olması gerekir. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu
olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.
Eldeki davada yukarıda açıklandığı şekilde dava konusu araç, davalı adına değil dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı olduğundan, davacının yapmış olduğunu belirttiği araç tamir (iyileştirme) masrafları yönünden zenginleşen kişi davalı taraf değil araç malikidir ve buna göre bu bedellerin davalı taraftan talep edilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; araca yapılan iyileştirme bedelleri yönünden araç maliki olmayan davalı tarafa karşı husumet yönetilmesinin yasaya aykırı olduğu gözetilerek, bu masraflar (2.883,00 TL) yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.