10. Hukuk Dairesi 2020/442 E. , 2021/4180 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2017/737-2019/138
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davalılar vekilinin temyiz istemi yönünden;
İş Mahkemeleri Kanunu özel kanun niteliğinde olup öncelikle bu kanunda bir temyiz süresi belirtilmiş ise bu sürenin uygulanması gerekmektedir. İş mahkemelerince veya iş mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz süresi 30.01.1950 tarih ve mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 02.03.2005 tarih ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8. maddesine göre sekiz gündür.
Yine mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun Geçici 1. maddesine göre 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 5308 sayılı Kanunla değişik 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir”. Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bir Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddenin 3 ve 4. fıkrasına göre, “12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar”.
HMK’nın 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 31. maddesi ile değişik 361/1. maddesine göre, “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir”.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, iş mahkemelerince verilen ve HUMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren 8 gündür. İş mahkemelerince ve Bölge Adliye Mahkemelerince verilip HMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi, 20.07.2016 – 24.10.2017 tarihleri arasında 8 gün, 25.10.2017 tarihinden sonra ise 2 haftadır.
Yine HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilirse, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir. Ancak temyiz edilen karar temyiz süresi geçtiği halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E., 1990/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verebilecektir.
Eldeki dosyada, gerekçeli kararın davalılar vekiline 23.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar vekili tarafından kararın 2 haftalık temyiz süresi geçtikten sonra 07.06.2019 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmakla, davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddine,
2- Davacı Kurum vekilinin temyiz istemi yönünden;
Mahkemece, bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; Dairemizin 11.09.2017 tarihli bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır.
Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerin, davalı işveren ... ile üçüncü kişi konumundaki davalı ...’dan 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayalı olarak rücuan tahsili istemine ilişkin olan davada; davanın yasal dayanaklarından olan 10. madde uyarınca işverenin % 90 kusur üzerinden; üçüncü kişi konumundaki davalı ...’nın ise 26. madde uyarınca % 80 kusur üzerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi gereğince ilk peşin değerin davalıların teselsüle dayalı olarak sorumluluklarının kusur karşılığı istenebileceğinden gerçek zarar hesabı yapılması hatalı bulunmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar"a iadesine, 29/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.