Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu ..ada ..parsel sayılı taşınmazın Gaziantep . Organize Sanayi Bölgesi içerisinde olup, komşu . nolu parselin maliki davalı şirketin kendi parseline inşa ettiği yapının organize sanayi bölgeleri uygulama yönetmeliğinin 56 maddesine ve imar yasasının çekme mesafelerine uyulmadan yapıldığını, bu durumun ise, olası bir yangında tehlike ve zarara sebep olabileceği gibi, gürültü ve görüntü kirliliğine de neden olduğunu ileri sürerek, yapının yönetmelik ve imara aykırı bölümlerinin yıkımına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, çekişme konusu taşınmaza müdahalesi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş ve aynı nedenlerle davacı aleyhine karşı dava açmıştır.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava ve karşı dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; .... ada .. parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya.. nolu parselin ise davalı (karşı davacı) K... Limited Şirketine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı ve karşı davacı; karşılıklı olarak, her iki taşınmaza ayrı ayrı inşaa edilen yapıların imar mevzuatında öngörülen çekme mesafelerine uyulmadan yapıldığı ve binaların gürültü ve görüntü kirliliği yarattığını ileri sürürek, eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, davalı (karşı davacının) binasının çekme mesafesine uyulmadan inşaa edildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Oysa, çekme mesafesine uyulmamış olması imar mevzuatına aykırılık teşkil edeceğinden, yasal düzenlemeye ters düşer nitelikte yapıların inşaa edilmiş olması idareyi ve idari yaptırımı gerektirir. Kişinin kendi taşınmazına yapılanması Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkının tasarrufundan ibarettir.
O halde, yazılı olduğu üzere imara aykırılığın giderilmesi yönünden adli mahkemede karar verilmiş olması doğru değildir.
Ne varki; davada yapılan binaların gürültü ve görüntü kirliliği yarattığı iddia edildiğine göre, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun komşuluk hukuku hükümlerinin uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen
bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun
doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece, taşınmazlara yapılan inşaatlar sebebiyle tarafların komşuluk hukukundan kaynaklanan zararların giderilmesi açısından bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların delillerinin toplanması, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek, yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.