Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R – Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; 1-Bozma kararı sonrasında; dava konusu 121 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza ilk karar tarihinden sonra mahkeme kararı ile malik olduğu için davaya dahil edilen A.. Y.."e taşınmazın bedeli olan 14.722,81 TL"nin ödenmesine karar verilmesi gerektiğinden, adı geçen davalı adına bu bedelin bankada bloke edilmesi ve ardından da hüküm ile birlikte bu davalıya ödenmesi ve 121 ada 1 parselin bedeli olarak bozma öncesi bloke edilen miktar taşınmazda malik olmayan davalılarca tahsil edilmiş ise, bu miktarın davacı idareye iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, bu parsel için ilk karar ile ikinci karar arasındaki fark bedel olan 1.598,00 TL"nin bloke edilmesi suretiyle infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması, 2-Bedeline hükmedilen taşınmazların Hazine yerine, davacı idare adına tesciline karar verilmesi, 3-2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine 6459 sayılı Yasanın 6. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca dava 4 aylık süre içinde sonuçlandırılmadığından Anayasa Mahkemesi’nin 19.12.2013 tarih ve 2013/817 başvuru numaralı 1. bölüm kararı da göz önüne alınarak kamulaştırma bedeline 05.02.2011 tarihinden, karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiz yürütülmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davalılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.