Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı H. Ş..ın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla 102, 1190, ...ve .. parsel sayılı taşınmazlarını bedelsiz ve muvazaalı olarak davalıya devrettiğini, murisin ölene kadar ..parseldeki evde oturduğunu ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini olmazsa tenkis istemiş, yargılama sırasında tenkis talebinden vazgeçmiştir.
Davalı, murisin sağlığında iki oğluna bazı taşınmazlarını temlik ettiğini, oğulları arasındaki dengeyi sağlayabilmek için, ayrıca kendisine bakıp gözetmesini ve birlikte ikamet etmelerini de gözeterek taşınmazları piyasa fiyatından biraz daha eksik bedelle kendisine sattığını, satışın gerçek olduğunu, davacının miras payını ve mahfuz hissesini babasının sağlığında aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişki olarak verilen karar Dairece, “...soruşturmanın eksik olduğu…” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve asli müdahiller vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu ..parça taşınmazın tarafların miras bırakanı H..Ş.. adına kayıtlı iken 22.9.1993 tarihli akitle satış suretiyle davalıya temlik edildiği görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı ? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Somut olaya gelince, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı, satıştan sonra ekonomik durumunda bir değişiklik olmadığı, taşınmazların satışa çıkarıldığının ve davalıya satıldığının etrafta duyulmadığı ve murisin temlikten sonra da ..parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evde oturmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, dosyaya getirtilen kayıt örneklerinden, dinlenen tanık anlatımlarından murisin sağlığında diğer mirasçıları kapsayacak biçimde herhangi bir paylaştırmanın yapılmadığı, böylece somut olayda denkleştirme olgusunun gerçekleşmediği açıktır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.