Esas No: 2021/610
Karar No: 2022/3148
Karar Tarihi: 19.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/610 Esas 2022/3148 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, müvekkilinin çalıştığı şirketle rekabet yasağı sözleşmesi imzaladığını ancak bu sözleşmeye aykırı olarak aynı işkolunda başka bir firmada çalışmaya başladığını ve ticari sır mahiyetindeki bilgileri rakip şirkete aktardığını iddia etmiştir. Davalı ise sözleşmede yer alan sınırlamaların hukuka uygun olmadığını ve söz konusu iddiaların doğru olmadığını savunmuştur. Mahkeme, sözleşmedeki sınırlamaların davalının çalışma hürriyetini ihlal ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, bu kararın yetersiz olduğunu belirterek davacının iddialarının somut delillerle doğrulanmadığını ve işverene önemli bir zararın oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Kanun maddeleri ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 444/2. maddesi gereğince rekabet yasağı kaydının ancak işçinin müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlaması ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse sonuç doğuracağı belirtilmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 17.09.2020 tarih ve 2018/1311 E. - 2020/381 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 16.03.2012 tarihinde işe giren davalının müvekkili şirkette ürün uzmanı olarak çalıştığını, 31.05.2013 tarihinde istifa ederek şirketten ayrıldığını, hizmet sözleşmesinin 9-(e) maddesinde düzenlenen rekabet yasağı hükmüne rağmen, aynı işkolunda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başladığını, davalının, dava dışı şirkette de aynı görev tanımı ile kategori sorumlusu olarak çalıştığını, görevi gereği edindiği müşteri bilgisi, piyasa bilgisi, fiyatlandırma politikası gibi ticari sır mahiyetindeki bilgileri rakip şirkete aktardığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 02/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 20.000.- TL artırarak 25.000.- TL’ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, sözleşmenin rekabet yasağını içeren hükmünde işin türü, görev pozisyonu, bakımından herhangi bir sınırlama bulunmadığını, rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığının belirtilmediğinden bu hali ile rekabet yasağı hükmünün davalının iktisadi hayatını tehlikeye düşürecek nitelikte olduğunu, her ne kadar rekabet yasağı yer ve zaman açısından bir sınırlama içerse de işin türü anlamında herhangi bir sınırlama getirilmediğinden geçerli olmadığını, müvekkilinin davacı işverende “mutfak/beyaz eşyadan sorumlu ürün uzmanı” olarak görev yaptığını, diğer şirkette “elektronik eşyadan sorumlu kategori sorumlusu” olduğunu, dava dilekçesinde bahsedilen görev tanımının iş akdinde yer almadığını, fiili olarak davacı işverende yapılan iş ile iddia olunan işin tamamıyla farklı olduğunu, ürün uzmanının görevinin tanımının, “sitenin içeriğinden ve ürün sayfalarındaki teknik işlerden sorumlu olması, ürünlere ait veri girişlerinin yapılması, müşteri ilişkileri departmanı ile koordineli çalışarak ürünlerin teknik özellikleri konusunda bilgi verilmesi, ürünlere ait stok kontrollerinin ve bilgi girişinin yapılması” şeklinde olduğunu, nihai tüketici ve ürün tedarikçisi ile doğrudan veya dolaylı yoldan iletişime geçmesinin mümkün olmadığını, davacıya ait web sitesi üzerinden sağlanan erişimin, davacı şirketin ticari sırlarına haiz olma manasına gelmeyeceğini, rekabet yasağının ancak bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte ise geçerli olacağını, davacı tarafından bu yönde hiçbir iddiada bulunulmadığı ve buna dair hiçbir delil sunulmadığı, bu durumun rekabet yasağının ihlal edilmediğini gösterdiğini, her ne kadar davalının işten ayrılma sebebi istifa olarak gösterilse de, iş akdinin işverenin haksız feshi ile son bulduğunu, davacı tarafından sunulan ödeme takip formunda 31.05.2014 tarihinde müvekkiline kıdem ve ihbar tazminatı olarak yapılan ödemenin bulunduğunu, istifa suretiyle fesihte kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesinin mümkün olmadığını, iş akdinin işveren tarafından haksız feshedilmesi nedeniyle rekabet yasağının açık yasal düzenleme gereği kendiliğinden sona erdiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte aylık ücret tutarı ve işyerinde çalışılan süre göz önüne alınarak fahiş olan cezai şart tutarının tenkise tabi tutulması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinin cezai şartı düzenleyen 9. maddesinde davalının çalışma hürriyetini kısıtlayan iki kriter bulunduğu, davalının çalışacağı şirketin davacı ile faaliyet alanlarının benzer olmaması gerektiği, ancak davacı şirketin faaliyet alanının ticaret sicilinde çok geniş tutulması nedeniyle bu düzenlemenin çalışma hürriyetini ihlal ettiği, iş sözleşmesinde yer bakımından sınırlamanın Marmara Bölgesi olarak kararlaştırıldığı, ülkenin şirket faaliyetleri bakımından en yoğun bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde davacının geniş faaliyet alanında davalının çalışmaması şeklinde yapılan düzenlemenin, davalının çalışma hürriyetini özüne dokunacak şekilde kısıtlamış olacağından cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün uygulanma imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK’nın 444/2. maddesi hükmüne göre, rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse sonuç doğurur.
Mahkemece, davacı şirketin faaliyet alanının ticaret sicilinde çok geniş tutulduğu, iş sözleşmesinde yer bakımından sınırlamanın Marmara Bölgesi olarak kararlaştırıldığı, ülkenin şirketlerin faaliyetleri bakımından en yoğun bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde davacının geniş faaliyet alanında davalının çalışmaması şeklinde yapılan düzenlemenin, davalının çalışma hürriyetini, özüne dokunacak şekilde kısıtlamış olacağından, cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün uygulanma imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, bu hususta yapılan incelemenin yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Zira hizmet sözleşmesinde, davalının ürün uzmanı olarak istihdam edildiği yazılı olsa da bu görevin hangi işleri kapsadığı belirtilmemiştir. Davalı dava dışı Kliksa İç ve Dış Tic. A.Ş.’nde kategori asistanı olarak işe başlamıştır. Mahkemenin rekabet yasağı sözleşmesindeki süre ve bölgeyi sınırlama yetkisinin bulunduğundan, bu bakımdan karardaki ret gerekçesi yerinde değilse de, davalının, davacı şirkette çalıştığı dönemdeki görevi gereği davacının ticari sır sayılabilecek bilgilerine vakıf olma imkanı olmadığı gibi, davalının, işverenin müşteri çevresi veya işverenin yaptığı işler hakkında edindiği bilginin işverene önemli bir zarar verecek nitelikte olmadığı, işverene önemli derecede zarar verildiğine ilişkin somut bir delilin dosyada bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de, karar yukarıda açıklanan gerekçe nedeniyle sonucu itibariyle doğru bulunduğundan davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile HUMK'nın 438. maddesinin son fıkrası uyarınca kararın, gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile HUMK'un 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçesinin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.