Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2006/12705 Esas 2007/1385 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2006/12705
Karar No: 2007/1385
Karar Tarihi: 14.2.2007

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2006/12705 Esas 2007/1385 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı Hazine, zilyetlikle kazanılamayacak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların davalıların miras bırakanı adına tespit edilen taşınmazlar olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir. Mahkeme, davayı davalıların zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiğine dair bahisle reddetmiştir. Ancak Kadastro Yasası'nın 14. maddesi gereği davalıların ve miras bırakanlarının zilyetlikle kazandığı başka taşınmazların varlığı araştırılmamıştır. Yasa sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar zilyetlikle iktisaba imkan tanırken, sulu ve kuru arazi ayırımı 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'na göre belirlenmektedir. Bu sebeple eksik soruşturma ile davayı reddeden karar bozulmuştur. Kanun detayları 14. madde (Kadastro Yasası), 3083 sayılı Yasa'nın 2. maddesi, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun 26. maddesi ve 3/j maddesi'dir.
1. Hukuk Dairesi         2006/12705 E.  ,  2007/1385 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ÇAMLIDERE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/05/2006
    NUMARASI : 2005/14-52


    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı Hazine, davalıların miras bırakanı adına tespit edilen . ve..sayılı parsellerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek, tapu iptali tescil istemiştir.
    Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
    Dava konusu taşınmazlardan ..sayılı parselin Kadastro Mahkemesinde itirazlı bulunduğu anlaşıldığından eldeki davadan tefrik edilmiştir.
    Mahkemece, davalılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
                                            -KARAR-

    Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu .  parsel ( 54638 m2. kargir ev, samanlık, iki adet ahır ve tarla ) ve  . parsel ( 13623 m2. tarla ) sayılı taşınmazların 2004 yılında yapılan kadastro tespitinde senetsizden zilyetliğe dayalı biçimde ve ölü olduğu belirtilmek suretiyle davalıların miras bırakanı adına tespit edildiği, . sayılı parselin tespitinin  30.12.2004’de kesinleştiği, . sayılı parselin ise Kadastro Mahkemesinde itirazlı bulunması nedeniyle davadan tefrik edildiği görülmektedir. 
    Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Mahkemece, davalılar yararına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiğinden bahisle . parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
    Gerçekten de, keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişiler ve tespit bilirkişilerince  taşınmazın  30-35  yıldır miras bırakanları ile davalılar tarafından kullanıldığı söylenmiş ; ziraat mühendisi de taşınmazın imar ve ihyasının tamamlandığını, uzun yıllardır ekilip biçildiğini,  2.sınıf  tarım arazisi vasfını taşıdığını bildirmiştir.
    Ne var ki; 3402  Sayılı Kadastro Yasası’nın  14. maddesi çerçevesinde davalılar ve miras bırakanlarının zilyetlikle kazandığı başkaca taşınmazlar bulunup bulunmadığı araştırılmış değildir.
    Bilindiği üzere, anılan yasa maddesi sulu toprakta  40, kuru toprakta  100 dönüme kadar zilyetlikle iktisaba imkan tanımaktadır. Buna göre, sulu toprak 3083 Sayılı Yasanın 2.maddesinde tarif edilmişken, bu defa 19.7.2005 tarihli resmi gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 26.maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi değiştirilerek sulu ve kuru arazi ayırımının 5403 Sayılı Yasa hükümlerine göre belirleneceği belirtilmiş, yasanın 3/j maddesinde de sulu tarım arazisi tarif edilmiştir.
    Hal böyle olunca, davalıların ve miras bırakanlarının zilyetliğe dayalı olarak başkaca taşınmaz edinip edinmediğinin araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun  428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.