Esas No: 2019/11665
Karar No: 2022/16786
Karar Tarihi: 24.10.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/11665 Esas 2022/16786 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bir mühür bozma davası sonucunda verilen hüküm, Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. Bozma nedenleri arasında, mahkeme kararının yeterli gerekçelere sahip olmaması ve suçun oluşabilmesi için gereken delillerin eksik incelenmiş olması bulunuyordu. Daire, ayrıca kararın açıklandığı tarihten itibaren denetim süresi içinde ikinci bir suç işlendiği için dava zamanaşımının durduğunu hatırlattı. 5271 sayılı CMK’nin 231/8 maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleştikten sonra, denetim süresi içinde yeni bir suç işlenmesi durumunda dava zamanaşımının duracağını belirtti. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin 2022/44 sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibaresinin seri muhakeme usulü yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmesi nedeniyle, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Detaylı kanun maddeleri ise şöyle; CMK'nin 231/11. maddesi ve 231/8-son cümlesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, CMK'nin 34 ve 230. maddeleri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 323. maddesi ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesi (d) bendi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mühür bozma
HÜKÜM : ...
5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 18.04.2013 tarihinden, denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 03.09.2014 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;
1) Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 tarihli, 2013/830 Esas ve 2014/502 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; CMK'nin 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına dair kararda; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, CMK'nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine imkan sağlayacak biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerekirken; somut olayda sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğu belirtilip buna dayanak olan deliller gösterilip tartışılmadan gerekçesiz hüküm kurulması,
2) Mühür bozma suçunun oluşabilmesi için öncelikle usulüne uygun biçimde icra edilmiş mühürleme işleminin bulunması gerektiği, dosyada suça konu mühürleme tutanağının aslı yada onaylı bir suretinin bulunmadığı ve katılan ... Dağıtım A.Ş.'nin 30.10.2009 tarihinde özelleştirildiği anlaşılmakla, 30.10.2009 tarihinden önce sanığın ikametindeki elektrik sayacının usulüne uygun şekilde mühürlenip mühürlenmediğinin katılan kurumdan sorulup var ise mühürleme tutanağının aslı veya onaylı suretinin dosyaya celbinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması yasaya aykırı,
3) Kabule göre de; sanığa isnat edilen “mühür bozma“ suçundan dolayı kurulan hükümden sonra, 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli 2020/87 Esas ve 2022/44 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibaresinin seri muhakeme usulü yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekliliği,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 24.10.2022 tarihinde 1 nolu bozma düşüncesi yönünden Başkan vekili ...'ın karşı oyu ile oy çokluğuyla diğer yönlerden ise oy birliğiyle karar verildi.
(Karşı Oy)
Yz.İşl.Md. Y. A.Y.
KARŞI OY
Dairemizin 24/10/2022 tarih, 2019/11665 Esas sayılı bozma düşüncesine aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Tartışmanın konusunu, denetim süresi içinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayan mahkemenin, CMK'nin 34 ve 230. maddeleri gereğince yeniden gerekçeli hüküm kurmasının gerekli olup olmadığı oluşturmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme, Ceza Muhakemesi sistemi ile bağdaşmamakta ve uygulamada sayılamayacak kadar sorun ve tartışma yaratmaktadır. Ancak sorunu mevcut yasal düzenlemeye göre çözüme ulaştırmak gerekmektedir.
CMK'nin 231. maddesinin 11. fıkrasının birinci cümlesinde, sanığın, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” denmiştir.
Bu açık hüküm gereğince, mahkeme, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işleyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar vermekle yetinecektir. Yani hükmü açıklayan mahkeme açıklama koşullarının oluştuğuna dair gerekçeleri göstermekle yükümlüdür.
Aynı fıkranın ikinci cümlesinde ise, mahkemenin, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceği öngörülmüştür. Yeniden hüküm kurulması ancak bu durumda mümkündür.
Sanığın kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklandığında; açıklama kararının gerekçesi, sadece açıklama koşullarının gerçekleştiğine, bu nedenle açıklanması geri bırakılan hükmün açıklandığına ve hükme karşı başvurulacak yasa yoluna ve şekline ilişkin olmalıdır. Mahkûmiyet kararının gerekçesi ise açıklanan hükümdeki gerekçedir. Bu durumda bir hüküm bir de bunun açıklanmasına ilişkin karar bulunmaktadır. Açıklama kararı bir anlamda açıklanması geri bırakılan hükmün tefhimi niteliğindedir. Açıklama kararının tefhimi veya tebliği üzerine yasa yoluna başvurma süresi işlemeye başlayacaktır. Hüküm kesinleştiğinde, açıklanan hükmün altına, hükmün açıklandığı kararla ilgili bilgiler ve kesinleşme şerhi yazılacak, bu şekilde açıklanan hüküm infaza verilecektir.
Sayın çoğunluk görüşüne göre, hüküm açıklanırken yeni baştan hüküm kurulması ve hükümlerde bulunması gereken gerekçenin gösterilmesi gerektiği öngörülmektedir. Bu durumda, daha önce açıklanması geri bırakılan ve kasıtlı suç işlenmesi nedeniyle açıklanan hükmün ortadan kalktığı kabul edilmektedir.
Oysa daha önce açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kalktığı kabul edilemez, çünkü bir hüküm ancak açık bir yasa hükmü veya yasa yoluna başvurulması sonucu bozulması ya da kesinleştikten sonra yargılamanın yenilenmesi üzerine CMK'nin 323. maddesi uyarınca iptali ile ortadan kalkar. Hükmün açıklanması halinde, bu durumlardan hiçbiri bulunmadığına göre, aynı konuda yeni bir hüküm kurulması ile açıklanan hüküm ortadan kalkmış olamaz. Yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edildiği takdirde, aynı konuda iki hüküm bulunacaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Belirttiğim sebeplerle; açıklanan hükmün esasının incelenmesi gerekirken, yeniden hüküm kurulması ve bu hükmün CMK'nin 34 ve 230. maddelerinde öngörülen gerekçeyi içermesi gerektiğine, açıklanan hükme atıf yapılmasının yeterli olmadığına ilişkin CMK'nin 231. maddesinin 11. fıkrasına açıkça aykırı olan bozma görüşüne katılmıyorum. 24/10/2022
Üye ...
Yargıtay 11.Ceza Dairesi